Pazar, Aralık 27
117
*ya ben hani bu şeyi kabullenemiyorum
*yani tmm kmse öğrenciye kıyak yapmak zorunda diil de
*öyle ya da böyle zarar vermek nedemek yani ayıp ya
*şaban hoca en azndan öyle yapmıyodu o da kötydü de niyeti iyiydi yani kendince
esin (13:05):
*bu fütursuzca geziniyo
esin (13:07):
*seneye gelmiyceni bilsem
*bilsem ki birdaha hiç dönmeyecek
beyza (13:07):
*:D
*ahaha
beyza (13:08):
*ya ben insanlıklarından şüphe edersem eğer etrafımdakilerin, kafa yormayı bırakıyorum çünkü onu anlamaya çalışmak şey gibi geliyo, insan vücudunun gizemini çözmek mesela o da kafa yorulmayacak bişi delirirsin sonuçta akıl sır ermez.
esin (13:11):
*insanlık ama evet
*cidden
beyza (13:11):
*başka açıklaması yok
116
(bu kararı bugün almamın sebebi prenses misali uyuduğu uykusundan güzeller güzeli şekilde uyanan biricik kardeşimdir asdjhakjdahaha)
2010 geliyor diye takvimler falan hediye edilmeye başladı. şimdi gene hatırladım, kurban bayramı bu yıl 9 gün tatil olacak. nasıl güldük keyiften anlatamam. boşa sevinmiyorum. 9 gün boru mu yani, 9!
bonus track * Dolores O'riordan - Ordinary Day (yağmur yağıyor hava kapalı hafiften, kasvet basacağına böyle şarkı daha güzel olur diye düşündüm)
Cumartesi, Aralık 19
Cuma, Aralık 18
Salı, Aralık 15
113
öncelikle kendimle gurur duyuyorum. iyi idare ettim.
-okul: formasyon sınavlarını daha olmadık. öğretmenlik okuyan gençlere defalarca üzülüyorum her formasyon dersinde. bizim ab terim ve kavramları dersinde bölüm başkanının cümle kuramayışına tanık olmayı yeğlerim, o denli sıkıcı dersler şu eğitim öğretim zamazingoları. neyse konumuza dönelim, 9 sınavımın 7 tanesi açıklandı ve en düşük notum 60. geçen sene genelde en yüksek notum 60 oluyordu. bundan dolayı kendimle gurur duyabilirim. insan gibi çalışınca - bakınız insan dedim, etinden sütünden faydalandığımız bir hayvancağız gibi değil - oluyormuş. izmit büyükşehir belediyesi boşuna yazmamış oraya buraya, "çalışınca oluyor" diye. şimdi anlıyorum.
kendimle gurur duyduğum başka husus yokmuş. boşuna okul diye kategori yaptım yukarıda. bi de yaşamsal faaliyetler var tabii. onu da sayabilirim aslında. mesela domuz gribi olmadım - bu noktada nazar değmesin diye kıçımı kaşıdığımı itiraf edeyim. bağrı açık, zibidi gibi gezmelerimle adam gibi nezle bile olmadım ki bu şaşırtıcı. ama biliyorum, kışın değil de yaz başında nezle olurum kesin. metabolizma böyle işliyor naparsın. sanırım bu kışı böyle atlatmamdaki en büyük etken büyük bir iştahla ve zevkle yediğim MANDALİNA KABUKLARIdır. vitamini kabuğunda lafını hurafeden ibaret sanan kimselere duyurulur, gerçek.
toplum içinde göbek atmak eylemini de geçtiğimiz günlerde 20. yaşımın sonlarına doğru gerçekleştirme şerefine eriştim. üzerimden müthiş bir yük kalktı itiraf edeyim. fütursuzca oynamak eğlenceli, aynı zamanda bolca efor sarfettiren bir eylemmiş. kilo vermek için de bence ideal duruyor. bana öyle geldi en azından.
topluca insana ve akrabaya maruz kaldığım aile seremonisinde herkesin "senin yüzüne nooldu?" demesiyle kendimi goradaki erdal tosun gibi hissettim ve dün itibariyle sivilce tedavisine başladım. aspirin denen şey yüzümden toz toz dökülüyor ve burnuma kaçıp beni hapşırtıyor. ayrıca onları masadan elimin kenarıyla toplayıp aynı anda hapşırırken kendimi eroinman gibi hissettim. ne pis işmiş arkadaş sivilce tedavisi. neyse ama, pürüzsüzlük yolunda her şey mubah diyorum.
araba kullanabilsem ve piyano çalabilsem emin olun çok daha mutlu olurum.
sevgiler.
bonus track * Incubus - Dig
we all have a weakness,
but some of ours are easy to identify.
**edit: bu arada yukarıda kışı atlatmam falan demişim ki kış daha bitmiş değil. neyse tahtalara da vurayım bari. siz de o arada Burak Kut'tan Tahtalara Vur isimli şarkıyı dinleyebilirsiniz. şahsen çok severim.
Perşembe, Aralık 10
112
yakın bir arkadaşım, bölümdeki çok da lüzumlu olmayan adını vermek istemediğim x kişisinden bahsediyor.
112'yi hızır acil ya da bostancı-taksim iett hattı olarak algılamakta serbestsiniz.
bonus track * Bon Jovi - It's My Life (girişi backstreet boys şarkısına benzediği için kalbimdeki yeri bambaşkadır.)
Perşembe, Aralık 3
Pazartesi, Kasım 30
110
#1
geçen çarşamba püripak vaziyette bıraktığımız eve strike-back tadında bir geri dönüş yaptık. 3 gün izmit'te, bir gün ağva'da fink attım. kurban bayramı'na bir kez daha lanet ettim, ama gerekçem hayvan katli falan gibi bi şey değil. arkadaşım bayramlaşamıyoruz ki doya doya! herkes her yerde. kurban kesimi mevzusu yüzünden babamla bile bayramlaşmadım ben bu bayram. bütün gün evde üstümdeki xxl eşofmanlarla gezdim. sinirim bozuldu, bundan sonraki bayramlara sırf ayıp olmasın diye iştirak edeceğim. bi de babamdan fırça yememek için.
paragrafın meali: bir allahın kulu bayram harçlığı vermedi. sinirlerim bozuk üstüme gelmeyin.
#2
evden ayrılmadan evi bi güzel temizlemiştim. temizlerken ufak bir kazaya sebep olup ufacık dandirik televizyonu yere düşürdüm fark etmeden. sonra açmayı denemedik. bugün geldik, çalışmıyor. korkuyla bi fişe takıp açtım, biraz bekledim, cızırtı vardı gitmedi, görüntü de gelmedi. kapadım hemen. sonra bi koku geldi falan iyice korktum bıraktım. neyse televizyonsuz iyi ya böyle kitap falan okuruz.
paragrafın meali: öküz gibi çekelersen elektrik süpürgesini, yıkarsın tabi ortalığı. aşk-ı memnu'yu biriniz anlatırsınız sevabına. perşembe akşamı.
#3
mininova kapandı demişlerdi ama açılıyor gayet. zaten bigbangi indiremezsem olay çıkar.
paragrafın meali: mininova kapandı demişlerdi ama açılıyor gayet. zaten bigbangi indiremezsem olay çıkar.
---
bonus track * Levent Yüksel - Beni Bırakın
Cumartesi, Kasım 21
109
formasyon dersleri de öyle zamansız bir şekilde ve öyle salak saatlere eklendi ki, resmen baltaladı bütün dinlence günlerimizi. sınavı desen ayrı dert, sınav haftasından apayrı bir zamanda saçma sapan şekilde ayarlanmış. belirsiz olduğu için biz de hiçbir işimizi belirleyemiyoruz, zira hem derse devam zorunluluğu, hem sınavdı bilmem neydi işleri yüzünden kazara okula gelmediğin gün patlayabilirsin. halbuki okulumuzla ilgili övündüğümüz neredeyse tek şey sınav haftalarının düzenli oluşu.
dangalak okulumu sevdiğimi hep söylerim. dün kampüsten çıkarken hep bir ağızdan söyledik hatta.
Cumartesi, Kasım 14
108
hava güzel soğudu. bugün kuru soğuk vardı. güneş gözlüğüyle titreyebilmek mesela. neyse işte, havalar soğudu soğuyalı geçirdiğim en güzel gün bugündü. adam oldu havalar tamamdır.
------
fen edebiyatın amfilerinin camından karşıda yemekhanenin çatısı ve arkada gökyüzü görünüyor. çok aydınlık o yüzden amfileri seviyoruz. seviyorum daha doğrusu. diğerleri başka işlerle meşgul.
şimdi burada oturup karşımdaki adamı dinlemiyorum. sonra bana bu oturmaların ve birkaç fotokopi parasının karşılığı olarak hocalık vasfı vereceklermiş. ne güzel. çok iyiler bence herkes yapmaz bunu.
hava hafiften kapalı. evden çıktığımda deli bi güneş vardı. sanırım yeditepeliler güneş gözlüklerini takabilsinler diye güneş var bizim orada. ben de taktım hem.
insan neden powerpoint sunumunun fonuna deniz manzarası koyar?
seda sakatlandı.
esin dün cinnetle birlikte sınıftakileri haşlamış.
fatoş her zamanki polyannalığında.
bu adam bi de kitap alın dedi yahu.
neyse.
bugün vizelere çalışmaya başlıyoruz. eve giderken türk kahvesi almam lazım.
bi süre hayat zindan olacak gibi.
ben sapık ve şerefsiz sevgilimi özlüyorum.
böyle yuvarlanıp gidiyoruz. --> bkz: vamos tirando.
not: seda pablo'yu bornozlu görmüş rüyasında.
Cumartesi, Ekim 31
107
Cuma, Ekim 23
106
*hehe
*kafanı sev seda
*kafanı sevmezsen olmaz
*zira
*koparıp atamıyosun
*ben nezleyken ya da baş ağrısı çekerken istiyorum ama baktım olacak gibi değil
*kafa kopmuyor.
----
şu monoloğumun üzerine bana cevap veren biri olduğu için sanırım şanslı hissetmeliyim.
Perşembe, Ekim 22
105
yakın zamanda ab terim ve kavramları, hukuk çevirisi, finans-ekonomi terimleri ve şiir üzerine ortaya karışık derin bir sohbet edeceğim sizinle. diyalog formunda olması şart değil, monolog da kafi bana.
sivilcelerim de nah geçer afedersiniz.
Çarşamba, Ekim 21
104-alıntı gibi gibi
(dördümüz beraber yazdık.)
Salı, Ekim 20
103
-küresel ısınma ve dolayısıyla kışın gelmemesi
-elimi sürekli yüzümdeki bilumum sivilce ve türeviyle uğraşır halde bulmam, bunun psikolojik bir vaka, yüzümün de mayın tarlası haline gelmesi
-paçamdan terminoloji akıtabilecek kadar çok kelime yüklendiğim şu günlerde, hepsini aklımda tutabilmemi sağlayacak ve çalışmamı kolaylaştıracak mükemmel ve nihai bir çözüm bulamıyor oluşum. excel pratik,teknolojik ve işlevsel; telefon fihristi ise yazarak çalışma geleneğine daha uygun, daha öğretici.
-cips aşeriyorum. neden bilmem.
-ders programımın trafiğin olduğu saatlere uygun olarak mükemmel biçimde hazırlanmış oluşu. muazzam.
-süpürge torbası yine doldu. yenisini almak gerek. süpürgeye uygun olanını bulamıyoruz.
-botlarımın hala yatağın altında yatıyor olması.
-çok yiyorum. abarttım bu ara.
-kitap okumuyorum.
-kitap almak istiyorum.
-başka şeyler de almak istiyorum.
-param bitiyor sonra.
-harddiskte bekleyen zilyon tane film.
bi de beni mutlu edenler var:
-şu an the big lebowski izliyorum ve yine gülmekten bayılıcam.
-hemşire.
-bölümdeki salaklar.
-bölümdeki salak hocalar.
-önümüzdeki hafta tatil yapacak olmam. (gerçi sonrasındaki ptesi okula gelecek olma fikri yine üst kategoriye dahil ama bu kadar gelecekte yaşamamalıyım.)
-hemşire ve esinhanım'la yaptığımız uzun edebi sohbetler. awareness üzerine konuşmalar. iq seviyeleri ve neticesinde aç kalacağımızı garantilemek.
-bugün giyindiğim şekilde 3-4 sene sonra aynı okulda aynı fakültede hoca olarak derse girebilme ihtimalim.(kot pantolon yasak ama sanırım. etek giyebilirim sorun yok.bugünden kastım salaşlık.)
-malum sürtmeler.
-elimi sürmeyince yüzümün insan içine çıkabilecek hale dönüyor oluşu.
-2010'daki kurban bayramı 9 gün tatil olacak.
rapor no 46.
Pazartesi, Ekim 5
102
hiçbir şey 2. sınıf kadar rezil olamaz demiştim. evet, bu yıl çok daha zor ve yoğun olacak ama, ikinci sınıf kadar rezil olmayacağı konusunda hala iddialıyım. ebemize bi haller olabilir ama yok yok kötü olmayacak.
çok şey öğrenmeye, çok iş yapmaya, çok koşturmaya ve az uyuyup dinlenmeye alışmak var. bu süre zarfında da benim moralimin iyi olmasının gerekliliği gibi bi durum var ki, kendi elimde olan bir şey değil her zaman.
en önemlisi de, kırılmamam gerek. kırıldım mı kötü oluyor. "bildiğimiz beyza" tanımının dışına ancak o zaman çıkıyorum sanırım.
şimdi benim çok işim var. her türlü iş. ama çok. bir yığın, dolu. o yüzden bana iyi davranın istiyorum. rica ediyorum cidden.
bir de, kova burcu olduğumu unutmayın. bana yeter.
Salı, Eylül 29
101
ben bunları buraya şimdi yazıp ölüm fermanı imzalamış oluyorum zira bazı izleyicilerimiz sorguya çekecek fakat açıklayabilirim! açıklarım da.
bi de 101. postumda itiraf etmek isterim ki blogumun adına hastayım.
Salı, Eylül 15
100
öyle fena ki tatil, son raddedeyim. ömrümde yapmadığım kadar çok bilgisayar başında kaldım. gecem gündüzüme karıştı. karışmadı hatta, gece gündüz diye bir şey kalmadı ortada. hangi gündeyiz onu unuttum. ancak yayladayken unuturdum onu, zevkli de gelirdi. şimdi değil. şey gibi oldu, elveda lenin'de kadın hastalanıyordu da sonra uyandığında berlin duvarı yıkılmış bir yığın şey değişmiş oluyordu. şimdi ben evde oturuyorum ya, dışarıda çok şey değişiyormuş gibi geldi bi an. sanki takibi bıraktım. çok salak. halbuki internet var neyi kaçırabilirim ki? telefonlarımdan ulaşmanızı engelliyorum tek yapabildiğim bu.
şu an saat 00:00 ve an itibariyle 16 eylül'deyiz. bu demektir ki, tam 7 gün sonra istanbul'daki evimde olacağım. daha geç değil. maksimum 7 gün. hatta feysbuka demin 8 yazdım du bi düzelteyim ben onu.
*Beirut - Gulag Orkestar. şimdi onu dinliyodum.
(not: bu özelliğim uykusuz'un yeni bayan yazarı esin özbek tarafından çalınmış. sinirlendim köşesini okumuyorum.) (yalan, okuyorum.)
Pazartesi, Ağustos 31
99
not: 99 aslında hatırlamak istemediğimiz, fakat postun numarasını yazarken akla ilk gelen şey olan yıldır.
Cumartesi, Ağustos 29
98
yaz gelince rehavet çöküyor ya herkese, her şeye. her şeye ama. bak uykusuzdakilere kızıyorlar adam gibi yazan yok diye, sonracığıma televizyonda bi şey yok diye kızıyorlar. ne bileyim. hepimiz öyle değil miyiz? ben öyleyim. bloglar bile durdu. siz de yazmıyorsunuz bi şey. böyle bu işler işte, yaz dediğin şeyi ondan sevmem ben. güya soğukta hayat dururmuş da yaz gelince canlanırmış. nah! tam tersi.
ben yaz uykusu talep edeceğim, başka isteyen?
Perşembe, Ağustos 27
97
herkesin sahip olduğunu sandığı, aslında olduğu da, birtakım problemler. ama bizdekiler biraz başka.
familyam, ailem değil familyam ve at gözlükleri.
herkes kendindekinin başka olduğunu iddia eder. ama bizdekiler mastırs digri!
en kötü tarafı, hepimizin delicesine sinirlenip, sinirini içinde tutmak zorunda olması. ya da bu sadece bana oluyor bilmiyorum. takmıyorum demek isterdim ama çok takıyorum çünkü öbür türlü bi ihtimalin olmadığını biliyorum.
bu yüzden çok çalışabilirim. ne bileyim, şaban'ın sınavına çalışmak için gereken hırsı bana sanırım bundan başka hiçbir şey, HİÇBİR ŞEY, veremez. o derece.
yemin ederim ki bu böyle. abartıyosam şerefsizin önde gideniyim. cidden.
Cumartesi, Ağustos 22
96
yaz uykusunu icat etmesini bilmeyenlere de selam ediyorum. olsa uyurdum, haziran temmuz ağustosu gözümü kırpmadan feda edebilirdim.
merak ettiğim, acaba ömrümün sonuna kadar beni yanıltacak bir haziran-temmuz-ağustos üçlemesi yaşabilecek miyim? çok güzel geçirilmiş bir tatil, insanları güzel. tutup milleti özlemek yok falan. özlesen de tatlı tatlı hani başka iş bulamadan değil.
tek sayfa kitap okumadım, bugün ayın 22'si. 30 gün sonra şantiye mesaim başlıyor. o 30 günde de tek sayfa okuyacağımı sanmıyorum.
ramazan geldi, yeme içme olayları normale dönüyor. tek güzel şey bu.
3 adet doktor görecem bi de.
Cuma, Ağustos 21
95
"ay hiç güleceğim yoktu!"
Salı, Ağustos 18
Pazartesi, Ağustos 17
94
geldim ben.
nem yuvası kentime geri döndüm. huzurun dibine vurduğumuz 8 günü geride bıraktım bi de.
nah dönerim diyebilmeyi çok isterdim cidden. iyiydik be, iyiydik hakikaten.
deli çoban oldum, yaylanın delisi oldum. rock band üyesi oldum, ilhan mansız oldum.
söz verdiğim gibi bi iki hoş kare ekledim. daha çok eklerdim fakat kanser ediyor bu bloga resim ekleme süreci.
bunun dışında, alttan derslerime rağmen aöf'e kafayı taktım. anadolu üniversitesi'nden de bi diploma alalım yahu dedim. niyetine girdim bakalım.
sonra bi de ramazan gelmiş. her defasında ramazanı ramço diye anma isteğim depreşti. günaha girmiyorumdur umarım zira kötü niyet zerre yok. hep şair ömer yüzünden.
tek sayfa kitap okumadan bitireceğim başka bir yaz tatilindeyiz tekrar. niye şaşırmıyorum acaba?
neyse işte gelizledim ben. bu da gelenzi gibi oldu ama alakası yok.
*Johnny Cash - The Mercy Seat
Perşembe, Ağustos 6
93
hacılar hocalar ben yarın yaylaya gidiyorum yüksek müsaadenizle. bi daha da nah dönerim, diyebilmeyi çok isterdim ama her güzel şeyin olduğu gibi bunun da diğer haftasonu bir finali olacak. döndüğümde bambaşka bi yaşam formu olabilirim, sebebini sormayın açıklaması güç. sadece bilin ki, olur da kolumdan bacağımdan, kaşımdan gözümden bir ışın kılıcı darbesi alırsam ve bana bi şey olursa.. neyse devamını getiremiciim.
döndüğümde müthiş huzur ve neş'e dolu anların kareleriyle sizi kıskandırmayı planlıyorum. hadi bakalım.
bonus track * ay akşamdan ışıktır - anonim.
Cumartesi, Ağustos 1
92
izmit'e geldim. 2. gün. feysbukumda ekli olanlar, izmit'e gelmeme 7 gün kala gerisayım yapma salaklığına girip, 4'te bundan vazgeçtiğimi bilirler.
şimdi 2 ay buradayım. sanırım 26-27 eylül gibi bir tarihte istanbul'a döneceğim. bunu göz önünde bulundurursak, biriniz bana kaç gün kaldığını hesaplar mı? geri sayıma başlayacağım da. kafama sıçayım kafama.
izmit sıcak. kendi evinde dilerse yarı çıplak gezme lüksü olan biri için ise fazla sıcak. zira şu an bulunduğum yer yine kendi evim de olsa, tam anlamıyla öbürsü gibi kendi evim değil. öbürü direk bizim.
youtube'u gene kim bozduysa allah bin çeşit belasını verecek. bak versin demiyorum verecek diyorum. çok netim artık bu konuda, yatacak yeri yok.
not: 92, bazı insanların doğum yılı. bunu yazmış olmak için yazmıyorum bak, cidden çok ilginç geldi bi an. önceden, 90'lılara falan alışıktım, çünkü daha küçük arkadaşlarım yoktu. kuzen falandı en fazla 92'li. şimdi aklı başında 91'li, 92'li insanlar görüyorum. valla ilginç geliyor. aslında 92'li görmedim. 91'li dediğim de ezgihanım. öyle çok insan tanıyormuş gibi konuşmayayım boşuna. şimdi bu insanları böyle olgunlaşmış falan görünce, bi an kendi doğum günüme ne kadar kaldığını düşündüm. 6 ay. 6 ay sonrası için ilk tepkim vay a.k. oldu. hoş değil bi bayan için biliyorum. fekat 21'i bitirip 22'ye giriyorum. yaşlandım demeyeceğim yaşlanmadım da, hani 22'de bitince okul da bitecek (diye umuyorum), sonra 23-24 gibi yaşlarda hayatla ilgili planları var bazılarımızın (direk ben, sizi bilemem), planların doğrultusunda ne gibi çalışmaların var dersen hiçbir bok yok hala alttan dersleri nasıl vereceğimi düşünüp bu sene çok çalışacam hacı geyiğindeyim. umut sarıkaya gelse dövse gıkımı çıkarmam o haldeyim. umut da ruh hastası ya neyse.
şimdi buraya bi "ne dedim lan ben?!" uygun olacak sanırım.
Salı, Temmuz 28
91
ben hiçbir şey hissedemiyorum.
tam bu postu yazarken kardeşimin el kol sallamasıyla şu an kulaklığı çıkarıyorum ve evet televizyonda emre altuğ "sıcak çok sıcak" diyor. ben bi keresinde bir yazı yazdım. onu buraya yazmadım. gerek görmedim, neden, blogum için bu sen değilsin ayakları yapan insanlar oldu. onu görünce hepten ben olmadığımı inanacaklar diye korktum. onların bu düşüncesinden korkmuyorum, onlar böyle yaptıkça sinirlenmekten ve onları sevmemekten korkuyorum. kendimden yani, yapacaklarımdan. o yüzden yazmadım. araf'ı bitirdiğimde yazmıştım okulda. arkalı önlü bir sayfa dağınık, kargacık burgacık, şimdi kendimin bile zor okuduğu bir yazı. o yazının adı "yeterince ironik" (nedense aklıma şimdi "mostly harmless" geldi. neyse serbest çağrıştım diyelim). şimdi bu postu yazarken, emre altuğ'un sıcak şarkısına rastlamak da öyle. sakıncalı bir şey geçirdim aklımdan, götüme girmesinden korkup yazmıyorum. aklımdan geçirmemle sanki allah bunu bilmedi. ne salağım he.
ben şimdi çok boş yere sinirlendim ya, müzik dinleyeceğim. büyük ihtimal de sabaha kadar Tool dinleyeceğim. benim için açın ve bir kez.. mmm.. dur seçeyim... heh, Reflection dinleyin. pişman olmayacağınızı umuyorum. eğer olursanız da, söyleyin 11 dakika 7 saniyenizi bir şekilde telafi edeyim.
bunu okuyup, şarkıyı dinleyecek olan olduğunu bilmekse çok güzel cidden. sağ ol.
not: 91, size ilk defa en sevdiğim Tool şarkısını armağan ettiğim postun numerosu. kıymeti bilinesice seni.
Pazartesi, Temmuz 27
90
* Editors - The Racing Rats dinleyin bakalım.
not: 90, sonrasında gelen 10 yılla beraber olarak 90'lar şeklinde anılan ve günümüzde piç edilen bir dekeyde(decade) adını veren yıldır. ayrıca karşımda bana kıçını dikmiş şekilde gündüz uykusu yapan miskinin doğum yılıdır.
Pazar, Temmuz 26
89
özcan deniz'in eski klibi canım'da ben kız buzun içinde sanıyordum baktım ki özcanmış buzdaki, kız dişliyor buzu. bu da gereksiz bilginin babasıdır.
not: 89 da doğum yılımdır.
88
en son ne zaman karşıya geçtiğimi unutmuştum. bugün artık canıma tak etti, gittim bindim vapura. anam, karaköy vapuru doluydu, eminönü vapuru mahşer yeriydi mübarek. lanet olsun didim kadıköy'e geri inince. iki satır keyfimin içine etmeseler olmaz.
özcan deniz'in son klibini izleyin.
not: 88, ilköğretim numaram idi.
Cuma, Temmuz 24
87
kış gelip de bot giyebilirsem, dünyanın en mutlu insanı olacağıma and içerim.
Çarşamba, Temmuz 22
85
-çok gülmek hayırlı bir şey değil.
-insan olmayacak sanrılara kapılabilir. buna müzik sebep olabilir. gülme komşuna gelir başına hesapları dönebilir sonrasında.
öğrenemediğim bir şey: nasıl kızarmam? yani güneşten bahsetmiyorum, kışın da kızarıyorum tabi bazen, beyaz olduğumdan. ama öyle kalsın istiyorum beyaz, soluk yani. kızarmasın. nasıl olur acaba?
Salı, Temmuz 21
84
bir "bugün ne öğrendik" köşesinin daha sonuna geldik. hörmetler.
> az önce dinlediğim ve buraya yazmayı düşündüğüm şarkıyı unuttuğum için; Beirut - Gulag Orkestar. bugün bir kez daha albüme dadandım, her zamanki gibi lezizdi yine.
> 02:19 - yok lan vazgeçtim. Coldplay- The Scientist gecesi bu gece.
Pazartesi, Temmuz 20
82
okulu özledim ulan allah kahretmesin.
81
vins geldi dün. bi daha gitmemesi dileğiyle, zira aralıkta garantisi dolacak.
interneti özlememişim, daha doğrusu, özlenecek bir şey yokmuş çünkü buralarda insan kalmamış herkes gitmiş.
ben de bilmemne adalarının bembeyaz kumlarında, bir palmiye altında gölgede uyumak isterdim. ama bunun için sanırım survivor'a katılmam gerekecek.
Cumartesi, Temmuz 11
Pazar, Temmuz 5
79
-bilgisayarımın kablosunun tam da izlemem gereken bir sürü film ve bunun için bolca vaktim varken kırılması
-regl dönemindeki bir bayan olarak çikolata istediğim bir anda sevgili kardeşim ve kuzenimin içeride koca bir divan kutusu var istediğin kadar ye dedikten sonra kutuyu önüme açmalarıyla, içinin çeşit çeşit şekil şekil antin kuntin çikolatayla dolu olduğunu görmem. bunun nesi kötü derseniz, hemen açıklarım: çikolata dediğin, bildiğin, düz, sütlü, açık kahve renkte, ve aynı görünümden binbeşyüz adet olduğunda makbuldür. öyle içinden ne çıkacağını bilmediğim çikolata olmaz, olmaz! şimdi 3 tane yedim, birinden karamel fışkırdı, diğerinden çikolatadan bozma başka bir şey, diğerinden de fındık ya da badem ezmesi. üçünden de haz etmedim. regl imiş, çikolata imiş, hepinizin gözü çıksın ulan dedim; geldim ve misafir olarak bulunduğum bu evdeki güzelim lcd ekran tv ve dvd player'ın karşısına çöreklendim. birazdan film izlemeye başlamayı umuyorum. en azından bugün içinde izleyeceğim. çok sıkıldığım ve bunaldığım yeterince belli olduysa artık yazıyı bitireyim diyorum, ha? hah tamamsa görüşürüz hadi.
kimilerince önemsiz, bazılarınca önemli not: ibo şemmammeye klip çekmiş. kop gel günahlarından'dan sonra iboyu sevmem için ikinci bir neden çıktı ortaya. ibo, defol git kendini kazara sevdirmeden, seni sevmem bilirsin.
Salı, Haziran 30
78
bu posta yorum gelmezse göt gibi kalacağımı göz önünde bulundurarak yazıyorum. o yüzden azıcık da düz cümleler kurayım.
mango'ya bayıldığım parayı hiçbir yere bayılmadım. o yüzden hakkımı helal ediyorum. helal lan size, aferim. güzel böyle olun hep.
çok sıcak, sıcak çok sıcak, ah emre altuğ seni nasıl anlıyorum bir bilsen.
Pazartesi, Haziran 29
77
michael jackson öldü, üzüldük eyvallah. fakat önceden açıp bir kere dinlememiş adamlar size sesleniyorum, şimdi lütfen feysbukta ve bilumum sözlükte michael jackson'la ilgili hüzün dolu tavırlar takınıp da gözüme görünmeyin çok sinirleniyorum. çok!
beat it dinliyordum hem ben maykıl gittiği sıralarda. beat it en iyisidir. van halen'ın önünde diz çökün hepiniz derhal.
tatil başladığı günlerde bilgisayarımın kırılan kablosu, adisin, çok adisin.
olum aşk-ı memnu bitti ya. sabah tekrarlarını izliyorum vallahi billahi. nolacaz bilmem ama süper entrika.
Perşembe, Haziran 25
Salı, Haziran 23
Pazartesi, Haziran 22
75
sonunda oynadım, göbek attım. enerjimi atamasam da kısmen yarıya indirgedim bir geceliğine. yazıklar olsun şemmammesiz doğum günlerine, partilere; ama yine de kızmıyorum, rocknroll da içime oturmuştu en azından sağa sola kaykılabildim.
uludağ limonataları buzluğa atıp seri buz parmak üretimine geçmeyi düşündüm bi an, sonra vazgeçtim. zira dolap ufak, verim alamayız.
staj işi için tembellik ettim ve hala aramadım. arar mıyım bilmiyorum, 2. sınıf bitmiş hala bir boka yaramayan insan modeli halimle barışık gibiyim, bozmasam da olur hani. hem elimde yığınla film, yepyeni şarkılar, okunmamış kitaplar var. hele okunmamış kitaplara arada bir arzuyla baktığımı fark edip kendimden korkmaya başladım. acilen ırzlarına geçmeliyim sanırım. filmler ve şarkıları hiç söylemiyorum, harici harddiskim bayram etti diyebilirim. geceler uykusuz, uyku haram bana artık. fiilen 24 haziran, resmen 8 temmuzda başlayacak olan tatilden bozma günlerimin keyifli geçmesi için havaların da biraz serinlemesi gerek. çok uçurmasın, çok da yakmasın. vapurda pişmeden, ıstakoza dönmeden kitap okuyabileyim çayımı içebileyim başka bir şey istiyorsam şerrrrefsizim.
Perşembe, Haziran 18
Pazar, Haziran 14
73
ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler.
eski kırkbeşlik şarkılar.
doksanlar türkçe pop şarkıları.
sonracığıma, fight club'ı, neredesin firuze'yi, the big lebowski'yi tekrar izleme isteğiyle dolu bir bünye.
rehberini kucağında taşımak için sabırsızlanan bir genç.
7 adet final sınavı. totalde 6 gün okula gitmek. sonra bitmesi.
istanbul'da bir ay. bomboş bir ay geçireceğini bildiğinden, bu gece uyumayıp ders çalışacak, bütünlemelere kalmayacak, vizeden 10 alıp bütünlemesi kesin olan dersine de "ammmaaaan" şeklinde yaklaşarak bütünlemesine girmeyecek olan bir üniversite öğrencisi.
ve yine, tüm bunların sonucunda istanbul'da bir ay. bomboş bir ay.
bugün 14 haziran. tam tamına 10 gün sonra, 24 haziran'da işim gücüm bitmiş olacak. belki stajyer olacağım belamı bulacağım, belki bomboşluğuma bomboşluk katacağım. belli olmaz işim.
hah.
ha!
bazen insanlara çok kızıyorum. çok kızdığımı anlamıyorlar, daha çok kızıyorum. ama suç bende, sever gibiyim.
ha bir de, feridun düzağaç konseri zamanımız gelmiş diye düşündüm birden.
Cuma, Haziran 12
72
kitap okuyup bitirdikten sonra birazcık bir şeyler karalamıştım. yazacağım buraya fakat kitabımın geri gelmesini bekliyorum. yazmak gerek.
günün birinde dövme yaptırırsam, filmdeki logosuyla "don't panic" yazdırırım. hatta yanına gezegenler yıldızlar falan attıttırırım. bi de 42 kondurduk mu bileğimize falan, tam olur. delişıs.
hala kredi kartımı göndermeyen fortis'e de sevgiler.
Çarşamba, Haziran 10
71
70
Cumartesi, Haziran 6
69
allahım sen büyüksün
beyza:
her şeyde bir hayır var diye
clémentine:
sen de gir tekrar sınava
beyza:
kendimi kandırmaktan bıktım ama
beyza:
çeviribilim için mi?
beyza:
sonra girecem de
beyza:
2 sene bitti
clémentine:
bilmem ne yazabilecen
beyza:
bi daha buna başlamam
beyza:
hele orda kuramcı manyakların yanında
beyza:
gider okanda burslu okurum
beyza:
en iyi hocalar
beyza:
marmaradan bile düşüktü
beyza:
marmara ya da bile diyoruz artık
beyza:
dereceyle girdik amk
beyza:
içine sıçarım böyle işin ama sıçamıyosun ki
beyza:
sıçırtmıyolar doya doya
beyza:
öyle bi memlekette yaşıyoruz işte
beyza:
memleketle ilgili tek sorunum da budur
Pazar, Mayıs 31
68
Cumartesi, Mayıs 30
Cuma, Mayıs 29
66
Çarşamba, Mayıs 27
65
beyza>clementine: bir hayvan daha edineceğim, hani edineceğim köpek sürüsü haricinde
beyza>clementine: adını
beyza>clementine: zikaçu koyacağım
beyza>clementine: hemstır olabilir
beyza>clementine: ama hemstırı naparım bilmem.
beyza>clementine: köpek sürüsüne
beyza>clementine: baba mükremin çıtır
beyza>clementine: anne feriştah
beyza>clementine: çocuklardan ilki zengin piçi oktay
beyza>clementine: :Ç
beyza>clementine: ahjdsjkahdjakhdkahskdha
beyza>clementine: hayallere gel
clementine>beyza: sen ve hayvan beslemek
clementine>beyza: çocuktan geçtin hayvana mı geldin
beyza>clementine: :D
beyza>clementine: kızım
beyza>clementine: sırf isim için
beyza>clementine: :D
Salı, Mayıs 26
64
Pazartesi, Mayıs 25
63
Pazar, Mayıs 24
Perşembe, Mayıs 21
59
58
Çarşamba, Mayıs 20
57
Son günlerde yazma işini abarttığımın farkındayım. Bu son, söz.
http://lrlrl.coldplay.com/leftright.html
Coldplay. Yine müthiş zamanlama. Hiçbir zaman şaşmadılar keyifsizliğimi, bu defa da. Beni de şaşırtmadılar tabii ki. Bu sefer konser albümü ama. İçimdeki konser isteğini daha da depreştirecek kadar güzel çığlıklarla Viva La Vida falan var. Artık gelin, lütfen gelin. Ben ki, zamanında, 7 Eylül 2007 tarihinde Tool konserine gidemeyerek üzerime aldığım laneti atayım artık. İki elim kanda da olsa gideyim o konsere. Lütfen.
İlk şarkıyı ben önceden hiç dinlememişim. Arşivdeki eksiklerden biriymiş, nefis oldu böyle. o 42'yi ne güzel çalmışsınız arkadaş. Ben piyano çalmayı öğrenirsem kazara, kazara bu dünyanın başına öyle bir şey gelirse o Clocks çalınacak. İçiniz rahat olsun. Aynı şekilde Hardest Part da. Bu seferki hali bambaşka olmuş. Normalde enerjik olanını tercih ederdim bilirsiniz ama şimdi bu cuk. Cuk!
O Viva La Vida nasıl geliyor öyle?! Nasıl bağırasım var oooooaaaaaoooo diye bir bilseniz! Şimdi evde iki adet insan uyuyor ve ben kendimi cidden zor tutuyorum. O kayıtlardaki seyirci gibi hem de, susmak bilmeden... Bakınız, Fix You için ilk notaları duyunca nasıl basıyorlar çığlığı. İşini bilen seyircinin hali başka. Aman yarabbi. Bitirelim burada. Ben sizin oraya geliyorum.
Salı, Mayıs 19
56
Algılaması gereken algılar.
Benim bi’ halim vardır hani bilirsin, salaklaşırım. Öyle salaklaşırım ki, salaklaştığımı unuturum. Sonra da geçince, fark edip günlerce utanırım. Az kaldı geliyor. Haber vermek istedim.
Daha fazla utandırsın istemiyorum artık. Yola gelsin istiyorum. Anlıyorsundur biliyorum.
55
Kutlarım bayramımızı gençler.
Bundan sonra yazıları word’de yazacağım. Önce buraya yazıp, sonra word’e geçirip kaydetmenin salaklık olduğunu fark ettim. Evet, yazdıklarımı word dosyaları halinde kaydediyorum. Evet, ben bir paranoyağım. Evet, çocuklarım, torunlarım ve gelecek kuşaklar bu nadide eserleri okuyamayacak diye ödüm kopuyor.
Günler uzadığından beri, geçmek bilmiyorlar. Annemlere gitmeyeli 3 hafta oldu, daha 2 hafta var. Önceden anlamazdım da şikayet ederdim zırt pırt yolculuk yapmaktan. Şimdi niyeyse bir an önce gidesim var. Hah bunları duyduğu için bir grup insan kıçına kına yakabilir. Erin muradınıza hadi bakalım. =)
Bir şeyler satın aldığımız her yerin kese kağıdı vermesini talep ediyorum. Poşete koymasınlar, kese kağıdına koysunlar. Ya da karton, kağıt poşetler olabilir. Bakınız BodyShop değiştirmiş poşet olayını, kese kağıdına başlamış. Takdir ettim.
Hani 3-4 günlük tatilim vardı ya, bahsetmiştim. Ne tatilmiş arkadaş, uykudan nefret ettim. Hayatımın en mükemmel üçlüsü yastık-yorgan-yataktan tiksindim.
Utanmasam, yarın derse gideceğime sevineceğim. Hem de şaban insanı dersi. Töbe bismillah.
*bonus track değil albüm bu defa: Müzeyyen Senar – Bir Ömre Bedel