AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Cumartesi, Ağustos 28

mola


2009'un aralık ayında, en yakın arkadaşımın sevgilisini askere uğurlayacağımız bi günün sabahı, çengelköy çınaraltında çektim bu fotoğrafı. renkleri ne kadar güzel. o sabah yetişemem diye evden erken çıkıp erkenden üsküdara varmıştım. kayışdağı'nda otururken hep bu sıkıntıyı çektim, zaten normalde her zaman insanları bekleyen ben, kayışdağı'nda oturduğum süre boyunca bu konuda paranoyak oldum. hiç geç kalmayacağımı bildiğim halde evden erken çıkıp enayi gibi bekledim hep. her neyse, o sabah da soğuk havada üsküdar sahilde türker'i beklerken bayağı üşümüştüm. sonra çınaraltında güzelce yiyip içmiştik, sonra havaalanına harun'u uğurlamaya. tam 20 gün sonra ben aynı şey için havaalanında olucam, düşündükçe bırak darlanmayı, rahatlıyorum.

178

yine sıcaklar geldi, ayın 1inde ani bir düşüş yaşanıp yağmur yağıncaya kadar terleyeceğiz belli ki. kaç gündür iyiydik be ya. saat daha 12 olmadı, şimdiden 29 derece. eh öğleden sonra 30 ve üstü demek oluyor bu, bizim gibi 6.katta güneşle yalanan bir odada olmuyor öyle işte. kötü biliyo musun?

ilerde kendi evime çıkarsam gidip en alt katta oturcam bi süre, düz ayak evde bi vücut serinlesin. sonra üstlere çıkılır istenirse.
zaten bi kendi evime çıksam neler olacak. yalnız sıkılıyorum ben yoksa onun dışında hakaten çok süper bi hayatım olabilir.bi de kitap fuarına yalnız gitme mevzusu var. bak bu konuda çok ciddiyim, 2. bi kişiyle o olay gezmek olayına dönüşüyor, tek gideceksin eğer alışveriş edeceksen. tıngır mıngır, tak sırtına çantayı içine yolluk kraker felan da doldur, çünkü orda acıksan ya çıkıcan oralarda tekirdağ köftecisi falan var (düşün ne kadar öte) ya da mcdonalds a tabisin. o sebepten sırt çantası diyorum ben. bu sene de sanırım sınav haftasına denk gelecek ama gene bi gün düşerim yollara, elim kolum dolu gelmesem bile bi dolanırım yani bakarım ne var ne yok.
oruçluyken 3e kadar uyuduğum oluyodu geçen sene. bak dün gece 04.36da hala uyanıktım, sabah 09.07den beri de ayaktayım. olmadı bu sene idare edemedik, orucu uykuya tutturamadık paşalar gibi kendim tutuyorum. du bakim hesaplıyım bugünü, 19.49da iftar var imiş, demek kiiiii............10 saat 42 dakika. maşşallahım var bugün. neyse 2 saat 45 dakikası gitti şimdiden.
yani bu kadar hesap kitap yapmakla çarpılır mıyız acaba diye merak ediyorum. dakika saymak, oflamak puflamak. valla bilemedim.

ha bi de şu var;

bir lezzet masalı... "bulaşık"...



ehe..ehehehe..

Perşembe, Ağustos 26

177

annaam en son cumartesi yazmışım ne garip. işte oradan belli ne kadar yoğunum, iki gün evden çıktım ya hemen satmışım blog falan.

evet, blogu bir sevgi kelebeğininmişçesine doldurmaya başladığımdan beridir ilk pmsim geliyor. o sebepten de düşündüm ve bu defa pmse yenilmemem gerektiği konusunda hemfikir oldum. kiminle oldum bilemiyorum ama hormonlarım güzel bi ekip. neyse. yine o sebepten, bu ayki pms ödülüm şu karışım:

10'lu halley paketi
1 paket burçak
1 paket eti kakaolu bisküvi
2 paket kremşanti
1 paket rulokat (bunu yeni akıl ettim, ilk kez ekleyeceğim için şimdiden heyecan bastı)
aldığı kadar muz
1 paket çikolata sos


işte bunları olduğu kadar karıştırıyonuz, yani tarife gerek yok şimdi bisküviyi kırıcan halleyi ufak ufak kesicen bunları da sen akıl ediver. koca muzu atma kremşantinin içine ayıptır görmemiş derler.

sonra dolaba atın da biraz donsun. tatlının adı "bulaşık". görüntüsü iğrenç oluyor çünkü.

bu ara endoskopiden korkuyorum da bakalım.

Cumartesi, Ağustos 21

176

saat 12'yi geçirip post yazıyorum ki, her gün yazmış gibi görünmeyeyim de ne düşük çene varmış demesinler. böyle küçük hesapların insanıyım işte. şaka lan şaka öf.

star wars var eylülde cnbce de. rastladıkça gene izleyecem ben işte kaçarı yok. büşra da çıldıracak, yazık ona da acıyorum. mesela dublajlı iğrenç olmasına rağmen kanald verdiğinde the big lebowski'ye ayak üstü bakıyodum da ayakta dururken gülme krizine giriyodum. o kızcağız da hiç merak etmedi yani ne salaksın şeklinde bakıp durdu inatla. inadından dolayı artık saygım var bu kayıtsızlığına büşra. valla bak bi gün jedi olursam demicem sana gel padawanım ol, sadece pelerinimi yıka ütüle derim o kadar.

bizim üniversiteden bozma eğitim köyü (bu da zengin okulların kendilerine verdikleri sempatik isim gibi bi şeydir ama ben temel anlamıyla kullanıyorum) marmara, hala akademik takvim açıklamadı. bakın beni ümitlendiriyosunuz, ben şimdiden başladım kesin bu dönem ders yok demeye. gitmicez biz kesin bak, açmıyoruz bu sene tadilat var falan derler diye düşünüyorum. neyin tadilatıysa? :D yani tabi bıraksan baştan aşağı tadilat yapılır o okula, hatta şöyle, direk dozerle o yeni giriş kapısına elleşmeden dalarsın kampüse, sonra haydi sil baştan. neyse ben onu reelde göremeyeceğim içim simcity 3000 almaya karar verdim, sanal alemde şehir mimarı olacağım. zamanında mimar olmak istiyodum ben bak aklıma o geldi. nerden nereye. neler olmak istedim de sonunda götüboklu tercüman oluyorum işte. müt diyolar kısaca. müt ne ya? müt diye meslek mi olur allah aşkına, mühendise müh diyonuz mu ne ayıp şey. biz amerikalılar gibi doktora da dok (doc) demiyoruz. onlar doak! yapıyolar ya, mesela o da biraz karizmatik gibi ama neticede adam doktor yani. az önce ER'ın final bölümünü izledim de, ondan bu artisliğim. orda duyduklarımı satıyorum yoksa hiç bilmem öyle doak falan. utanmadan bi de parantez içine açıklama yazdım.

ben böyle sahura kadar oturursam bütün ramazan, daha çok yazarım.

he işte, ER da bitti. yani bitmiş. ben bırakalı çok oldu. ortasından başlamıştım, bi ara deli gibi izledim. fanatikliğimin zirve yaptığı dönemde dizi de çok güzeldi. sonra işte o güzel insanlar bir bir ayrıldı (carter), sonra neler oldu bilmiyorum. bugün son bölümün de sonunu kaçırdım zaten burda reklam arası bilgisayara bakarken. neyse izlerim bi şekilde ama güzel diziydi. aksiyon kısımları izledim dramaları kaçırdım o sebeple tekrar izlicem son bölümü. carter çok içliydi, kamera ona zoom yaptıkça ben de içlendim. farklı sebepler. jeneriğinde heyecanlandığın diziden ne beklersin işte. bi de össye hazırlanıyodum falan ben o zamanlarda da ER'ın yeri hep ayrıydı bak.

kaçtır deli deli yazıyorum. böyle giderse iyi bak, iyi tutturdum dikişi. felaket senaryolarımın hiçbirini beğenmiyorum çünkü ben, sevemedim karagözlüm.


inciciler için özet: eylül bu sene baya acayip olacak.

Perşembe, Ağustos 19

175

sıkıntıdan blogdaki eski postları okudum da;

geçen sene 14 kasımda havanın tam kıvamında olduğunu söylemişim. bak şimdi bu sene de kurban bayramı 16 kasım, ve bittabi biliyosunuz ki 9 GÜN TATİL VAR! inşallah tam öyle olur tam sevdiğim havalar.

neyse, te geçen seneden beri bi kaç kez bu 9 günlük tatilin lafını etmişim. bu kadar takvim insanı olmamla ilgili bi çare bulamadım üzgünüm.

büşra her dertlenip yazdığım şeye olduğu gibi burdaki postlara da, "sen beni özlemişsin gülüm, çok net" şeklinde yorumlarda bulunmuş. ezberci.

türker de bi ara buraları okuyomuş... neeyyssssse.

bi de şu var: http://www.facebook.com/video/video.php?v=76926414650&ref=mf

174

o değil de, bu sene 14 şubat'ta düşler akademisi social inclusion band'in kolektif istanbul'la birlikte verdiği konser geldi şimdi aklıma, açtım gül ali dinledim. ne güzeldi o, sanırım geçen sene en çok eğlendiğim vakitlerden biriydi. şimdi de aklımdan o geçti, ben bu yıl doğumgünümde gidelim müzikli felan bi yerde eğlenelim istiyorum ya, işte orda keşke kolektif istanbul olsa. keşke denk gelse ama mucize olur.

173

biri yanlışlıkla soğuk lafı ettiği zaman heyecanlandığımı fark ettim. kalbim pır pır oluyor böyle.
kış çocuğuyum, kova burcuyum, böyle yaz nanelerine gelemiyorum zaten, bu sene bi ara kışın "üf yaz gelsin" lafı etmiştim. sanırım onun laneti üzerimde. yani normalde etmem öyle laf ama kışın çok yorulmuştum okul mokul derken, o sebepten ağızdan çıktı bi kere. şimdi kış gelse de götümüz donsa diye bekliyorum. marmara'ya botlarımın izlerini bırakayım, kalorifer yanmayan sınıflarında derse gireyim tir tir titreyeyim istiyorum. acayip sıkıldım sıcaklardan. zaten yazları boş oturduğum için hep sıkılırım, bu sene 1 aya bile tahammülüm yok. neyse, ya bak laptop şu an yaktı bitirdi beni mesela. kışın öyle mi? kışın ısınmaya diye laptopla oturursun, regle iyi gelir hem karnına dayar öyle oturursun. şimdi bi efenim şöyle entel olayım da gideyim kafede kahvem veyahut sıcak çikolatamla kitabımı okuyayım diyemiyosun. zaten ramazan münasebetiyle gündüz saatlerinde moron gibiyim, akşama da zaten öyle sıcak çikolata falan içilmiyor nerde buz orda biz.

aman ya sıkılmaktan da günde 3 post yazdığım zamanlara yaklaştım, bak o zamanlar çok kötü oluyor hiç çekilmiyorum. ziv ziv konuşulur mu?

gevezeyim işte, fak.

Çarşamba, Ağustos 18

172

balkonuma gittim döndüm. şahane esiyordu. çok şükür dedim, sonra da allahım beni bundan mahrum bırakma diye dua ettim. kapıdan içeri girerken de sağ ayakla girip bismillah diyeceğime, home sweet home dedim içten içe, itiraf edeyim. nasıl seviyorum evimi anlatamam.

bugün süper bi durum var, hava kapalı. ben ki kapalı havayı sevmem, ahanda seviniyorum işte güneş yok diye. daha az yanıcaz çok şükür.

bi de kuzenimin geçenlerde gittiği bi yerden bahsetmek istiyorum, çanakkale kaz dağları'nda hızırkamp. ben fotoğrafları görünce allahsızlaaaaaaaaaaaar diye haykırdım, şimdi fırsatım olsa da gidebilsem diyorum. yolu düşen eden, yakın olan vesaire kendisi gitsin kaçmaz öyle yer, hızır değil huzur kamp gibi çok şahane bi yere benziyor.

ahah kitap fuarının feysbuk iventi şimdiden açılmış, gene gidecez teee anasının gözüne hiç üşenmeden. ordan trakya ve balkanlarda olan bütün dostlarımızı da ziyarete gelebiliriz zor olmaz yani. neyse, paramız olsun da bari gidip alalım alabildiğimiz kadar. 30 ekim-7 kasım arasıymış, gelenin başımın üzerinde yeri var beraber gideriz.

ve ve ve, marmara hala akademik takvimini açıklamadı. bizim okul açılmayacak aga ben diyim. kesin bak biz bu dönem gitmiyoruz. rahat olun freş. gerçi şu an siteyi açmaya çabaladım da açılmıyor, kesin bi duyuru falan yüklüyolardır gene çökerttiler siteyi, yok böyle bi okul...
inşallah takvimi falan yüklüyolardır. meraktan çatladım yapacak işim yok okulun takvimi açıklaması en büyük heyecanım oldu.

Pazar, Ağustos 15

171

bu yazacağım son kötü post. bundan sonra bi daha kötü bişi yazmıcam.

ne zaman gelecek zamanlı cümle kursam, ne zaman "bi karar versem", bi plan yapsam, hepsi götümde patladı. hiç bi boku beceremedim, hiç bi dediğimi tamamen yerine getiremedim. hep bi aksilik oldu etti, hiçbir zaman fırsatımın olmayacağını bildiğim şeyleri yapmaya yeltendim, hep tembeldim belki de bilmiyorum. sonuncusu muhtemel. ne var ne yoksa, bugüne kadar yuvarlanıp geldim bi şekilde, öyle büyük problemler addetmedim kendime. ama şimdi, doktorluk olduğumu düşünüyorum. kimsenin olmasını istemediğim, duyduğumda üzülüp endişelendiğim, kendime asla yakıştırmayacağım bi şeyi şimdi gayet emin şekilde düşünür oldum. ne varsa üst üste geldi, ne varsa. bilinçli şekilde davranmaya, kendimi kontrol etmeye çalıştıkça daha beter alt üst oldum. bi yandan kötü hissedip, depresyona girme eşiğine gelip de, bi yandan bık bık psikologmuş gibi kendime neler olduğunu tespit edip düzelmeye uğraştıkça iyice karıştım. olmayacak işler. şimdi iki satır keyif için her şeyimi verebilirim. sıfır şekilde yalnız olmak istiyorum. bi allahın kulu olmadan, tek bi allahın kulu olmadan yalnız kalmak istiyorum. ömrü hayatımın toplamında ağlamadığım kadar ağladım, ağlayacağım varsa da artık ağlıyım bitsin istiyorum. nası rahat ederim bilmiyorum. bi şeylerle ciddi anlamda meşgul olmadıkça sanırım olmayacak, onun için de kafamın dolu olması lazım, okulun falan açılması lazım her neyse. ben sıkıldıkça, bedenimden çıkmaya başladı acısı. onu da toparlayıp, daha kuvvetli olabilecek şekilde beslenmem lazım. beynimin içi karıştıkça, vücudum daha dirençli olsaydı belki daha iyi kaldırabilirdim. şimdi en ufak üzüntüde, bi yerde yığılıp kalıcam diye korkuyorum.

jim sturgess, "all you need is love" diyor pür neşeyle. onun gibi keyifli olabilmek için emin olun her şeyimi verirdim.

bu sondu dediğim gibi, bundan sonra sadece neşeli keyifli şeyler yazıcam.

Perşembe, Ağustos 5

170

3 gündür acayip sıcak, yarın daha fena olacakmış. hissedilen 53 derece olacak diyor. sanırım artık evlerde camlara silikon çekip evi hortumla doldurmanın vakti geldi, yüzerek yaşarız.

geçen cumadan beri boşum, ama pek de boş kalmadım. haftasonu naptım?? heh cumartesi açıldığından beri gidemediğim viaporta gittim işte, pazar günü de evdeydim. pazartesi türker işe başladı sonra inception'a gittik. salı günü feride geldi, salı günü yanıyodu ortalık, sadece evden kadıköye indim, türkerle yemek yedik sonra da ferideyi aldım geldim, yandık lan yandık. dün de öyle acayip sıcaktı. bugün daha beter. eriyoruz.

of acayip canım sıkıldı, ailevi mevzular var çok can sıkıcı. vallahi annemler geldi şimdi, keyfim dibe vurdu. bi keresinde post yazmıştım, 26 mayıs'tan beri hiçbir şey düzgün gitmedi diye. şükürler olsun kafama tuğla düşmedi, ne benim ne sevdiklerimin başına bişi geldi ama ne bilim... keyfim bi kaçtı, bi daha cidden yerine gelmedi. hayır ne bilim 15 gün sonra, 30 gün sonra, ya da işte 2 ay sonra geçecek olsa vallahi laf etmicem ama yok geçmicek işte. şimdi bu cumartesi izmite gidicem. ramazan başlıyor. şimdi biz bütün aile aynı apartmanda oturduğumuz için, ne kadar sorun varsa her bir araya gelişimiz de mevzu olacak. ya kötü işte keyifsiz. çok memnuniyetsizim hakkaten. pms'in etkisi demeyin, pms etkisiyse ayda en azından 20 gün keyifli olmam gerekir. yok. he gülüyorum eğleniyorum lafım yok. ama yani yalnız kalmaya görsün. her şey keyfimin kaçmasına sebep oluyor.

ha temel sebep şu, mala bağladım evet. türker gidecek diye kendime eziyet eder oldum. her fırsatta ağlıyorum. en son tutamayıp onun yanında ağlamıştım, sonra söz verdim güya ona. burdan da diyim, sevgilim ben sözümü tutamadım sürekli ağlıyorum. helak oldum hatta geçenlerde. normal olmadığının farkındayım, ama elimden gelen bi şey yok. tek kalamıyorum, ilk etkisi bu oldu. evde tek başına kaldığımda gece yatmadan canım çıkana kadar ağlıyorum. sonra sabah kalkıyorum, gene kimse yok, gene ağlıyorum. ben böyleyken bari diğer her şey iyi gitsin de ben toparlıyım derken, diğer her şey de zor gelmeye başlıyor.

ben bu postu yazmaya devam edersem itiraf.com'a dönecek ve herkesin okuması gereken şeyler değil sanırım.