AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Cumartesi, Ekim 23

195

bu cumartesi gününde de, önce kahvaltı+bulaşık, sonra temizlik, sonra yemeklik alışverişi, ve ardından da evde pijama niyetine giydiklerimin üzerine uzun mor penye hırkamı alarak eve kapanmayla akşam ettiğime göre huzur içinde "evde geçirilen yeni bir pazar günü"nü beklemeye başlayabilirim. hatta gidip yatabilirim, nasılsa saat 5 buçuk oldu ve hava kararmaya başladı ufaktan. keşke televizyonda esra erol tarzı bi şey olsaydı da onu izleseydim. haftasonlarının eksikliği bu işte. ben belki ev hanımı değilim, belki haftaiçi sıradan bir ev hanımı hayatı süremiyorum ama ben de aynı kromozomlara sahibim belki buna ihtiyacım var. yayın yönetmenlerinin bunu düşünmesi gerekirdi. sabahları yayınlanan doktorum programını da haftaiçi her gün kaçırıyorum mesela.

şimdi düşündüm de, ev hanımı olmak bile daha eğlenceli. peh.

Perşembe, Ekim 21

194

yarın taksime gidicem. en son sanırım 18 eylülde gittiydim. baya oldu bak, taksimi özlediğime göre demek baya olmuş zaten. yarın orada sıkılmaktan korkuyorum da saldırıcam işte oraya buraya, olan kredi kartıma olacak. hayır sonra kredi kartımı kime versem onu düşünüyorum.

sevgilimi özleeedim. taksimde de o yüzden sıkılıcam. naparsam yapayım sıkılıcam.

Salı, Ekim 19

193

http://www.youtube.com/watch?v=Pczr7Neaiec

ibretlik bi durum. ama gecenin 00.40'ında daha neye bu kadar gülebilirsin ki bana bi onu de hele.

beyza says (00:39):
*adama bak ya
*allah bize böyle özgüven vermedi çok şükür
*yani bu adama vermiş biz hala dalga geçiyoruz
*bize verseydi
*götümüz yer çekimine karşı gelirdi

Pazar, Ekim 17

192

bak buralardan bir insanın aşık olduğunu öğrendim ve feleğin çemberinden geçmiş, artık kendi aşkı kadar başkalarınınkine de sevinen ve bunla aaayh şeklinde huzurla koltuğuna oturan bir görmüş geçirmiş gibi mutlu oldum. o sebepten biraz duygusal hadi bakalım. kıymetlilerimdendir, zaten öyle çok şiir sevmem ben.

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı

bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı
gecelerde ve yalnız
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı

-
behçet necatigil


Cuma, Ekim 15

191

bu aralar hangi gezegen nereye gidiyor, hangisi öbürünün üstünden atlıyor bilmiyorum ama hoş olmayan şeyler gördüm. genel olarak gene bi karamsarlık var gibi insanımızın üstünde. ben de boş durmadım, gene bunalıma girdim. kısmetse cumartesi akşamına çıkıyorum.

insanların başına da iyi bi şey gelmedi son zamanda, biraz o yüzden sanırım. benim çemberimin içindekilere bakıyorum, yok yani tamam şükrediyoruz gene çok şükür hastalık gibi büyük sıkıntılarımız yok ama hava da şu anki gibi olunca insan çok müsait sıkılmaya bunalmaya. kapkaranlık yahu ıslak bi de üstelik.

en çok da canımı feysbuk sıkıyor. işte bu cümlemle itiraf ediyorum nasıl lüzumsuz bir halde olduğumu. siz de bi siktir git demişsinizdir bu cümleyi okuyunca. o sebepten, ben şimdi müsaadenizle ekmek almaya gideyim, okulu ektiğim bu güzel cuma gününde bi güzel kahvaltı edelim.
*ha şu son cümlen bile mutlu olma sebebi diyen olursa, kafasına vururum çok net.

Çarşamba, Ekim 13

190

gece 2'de yatıp sabah 7'de kalkabildim birtakım işleri yapmaya karar verdiğim için. yani her yapıcam dediğimi de ekmiyomuşum. prokrastineyşın iz ovır.

neyse yani, demek istediğim o işte, 1,5 saat erken uyanıp iş halledebiliyorum, efenime söyliyim makyaj yapabiliyorum. mesela yani, mesela.
.
.
.
hahah gaza geldim bak ne ovırı nerde ovır bugün faturaları yatırmadan eve gelirsem gene aynı olaya dönüyoruz işte.

Salı, Ekim 12

189

odamın şeklini değiştirdim gene. çok afedersiniz göt kadar odada sürekli yer değişikliği yapıp odanın havasını değiştirmeye çalışmak konusunda üstüme yoktur. hiçbir yere sığamadım ve sığamayacağım gerçeği bir kez daha yüzüme deli kadir tokatı gibi çarptı. normal ağaçtan bir dolabımın olmayışı bunda büyük etken. sadece bir bez dolabım, bir kitaplığım, bir kolim, bir hurcum var. yatağımın bazası yok, çeşitli karton kutuları envai çeşit amaçla kullanıyorum. ayakkabı kutularım- ki kendileri bir dişi için gayet az miktardalar- üst üste istifli. amma velakin hepsi bot olduğu için acayip yer kaplıyor. kitaplığın iki rafı kozmetik ürünleri, takı toka makyaj malzemesi ile dolu. kitaplık dediğin şeyin zaten 5 rafı var, 2sini amacı dışında kullanırsan tabii ki ders notların açıkta kalır. 2 tane valiz var odada, birinde çantalar yığılı - ki onlar da bana ait oldukları için büyük çantalar, öyle minik minik hanım hanımcık çantalarım yok maalesef, sırt çantası falan yani-, diğer valizde de işte dışarıda kalan ders notları, dosyalar vesaire. ben daha bi büyük sözlük alıcam mesela, onu nereye sokacağımı hiç bilmiyorum. yazlık kışlık ayırma konusunda sıfır olduğum için, tişörtlerimi de ne bilim koliye falan kaldıramıyorum ya giyesim gelirse diye. halbuki genelde sabahları kalktığında seçmek şöyle dursun, eline ne geçerse giyip okula giden bi insanım yani. her zaman formayı seven bi öğrenciydim zaten.

---

üstteki paragrafı yazdıktan sonra birkaç saat geçti, sanırım odamın yeni halini seviyorum artık.
iki reklam var; biri filmekimi'nin reklamı, diğeri de colin's şu karı kız kaçırmalı reklamı. ikisinin de müziklerini merak ettim çok.

şimdi osman başlıyor gitmem gerek. azıcık ağlayacağım.

Salı, Ekim 5

188

gecenin 3ünde ayaktaki insan için o saatte uyuyanlar, vay be o saate kadar yapacak işi var demek falan diye düşünebiliyor bazen. ben düşünürdüm mesela. işte okur, al sana gece 3'teki icraatımı göstereyim de benimlen gururlan azıcık:


Pazartesi, Ekim 4

187

marmara'nın bize hafta içi boş bir gün karşılığında, 4 günlük baş ağrısı bahşettiği bir dönem.

ben akademik takvim, normal takvim, vize final haftaları, ders haftaları ve devamsızlık hesabı konusunda 3 senedir ihtisas yaptım bu okulda ve arkadaşın da tavsiyesi üzerine tezimi bu konu üzerine vereceğim.

lan öyle başım ağrıyo ki ne gözümü açabiliyorum ne kapatabiliyorum. başlıcam böyle işe okulmuş da meslekmiş. başlıcam yani baksın bana babam bana ne arkadaş. ben neden kendimi paralıyorum.

eve bi minder bi de playstation alaydım o harç paralarıyla, şimdi lokum gibi kızcaazdım.

Cumartesi, Ekim 2

186

ekim geldi yeminle. iki gündür yüzüm bembeyaz, elim ayağım bembeyaz geziyorum. titreye titreye hem de.

osman'ı seyrettikçe içim daralıyor onu fark ettim. ya ben metamorfoz geçirip ev hanımı oluyorum yavaştan, ya da hakikaten iyi oyunculuk denen şeyi bunca senedir ancak şu çocuk gösterdi bana. başka şeylerden de etkilendim onca zaman ama bu etkilenme değil bak, içim daralıyor izlerken, tutup içime sokasım geliyor çocuğu. hissiyatımın tam açıklaması budur.

azcık kendime baksam, üşengeçliğimi atsam biraz güzel olabileceğimi fark ettim. o sebeple her şeyden elimi eteğimi çektim sırt çantasıyla ezik gibi gidiyorum okula. tam bi solucan.

türk kahvesi kafam geldi gene bi de, yandık ki ne biçim.