AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Pazartesi, Mart 22

150

.ben de memoli gibi sinirlenince 1-2-3 diye saymaya başlasam acaba geçer mi?

.bugün beni ağlama eşiğine getirme sırası sarı çiyan Matt Damon'daymış.

Cumartesi, Mart 20

149

mesela bugün cumartesiydi, hava sıcaklığı normallerin üzerinde seyretti. gayet elverişli bir gündü keyifle geçirmek için. ben de mesela günün keyfini çıkarabilir, sonra eve gelip evde yapılması gereken şeyleri yapabilir güzel güzel günü bitirebilirdim. ne yaptım? sabah geç kalktım, çünkü dün gece geç yattım mal gibi. sonra DERSE gittim. 2 saat boyunca evinde tv karşısında örme yeleği ve pijamasıyla otururken aklına esmiş de, du bi üniversiteye gidip ders vereyim demişçesine ayağına pantolonunu geçirip gelmiş bi adamı dinledim. dinlediğim güruh içerisinde de, ayağına topuklu ve sivri burunlu ayakkabı giymiş, uzun kaşe paltoyla gezen milliyetçi ve aynı oranda isyankar, beni potansiyel bölücü ve kültür emperyalisti olarak gören (mütercim tercümanlık okuyoruz, hocalar ingilizceciler olarak hitap ediyor) bir eleman var. sonra çıkıyorum sıkıcı günlerimize azıcık şenlik gelsin diye festivale bilet almaya gidiyorum. koskoca bir kuyruk beni bekliyor. güzelim cumartesi günü orda allahın denyoları fink atarken, ben iki-üç film görecem diye sıra beklemek zorunda bırakılıyorum. neden? çünkü iksv de mal bi kurum olduğu için sistemleri işlemiyormuş düzgün, ve sıradakiler ayrıca mal olduğu için filmleri oracıkta gişe başında seçmeye kalkışmışlar, vesaire vesaire. hadi onu bırakıyorum, üstüne ekstra para bayılıp biletix denen lüzumsuzdan alıyoruz biletleri. sonra kös kös eve geliyorum, dışarıda da gezebilirim ama eve geliyorum. neden? ödev var, ev temizlenecek. geldim de noldu, oturdum internette biraz, 10 bireyin bulunduğu msn listesi komple oflayn. adamlar haklı insan böyle günde msnde olur mu? sonra işte türker ordaymış onla da iki satır konuşuyoruz konuşmuyoruz. sonra fark ediyorum ki, elimde mausumla oraya buraya tıklayarak hiçbir şey yapmıyorum. hadi diyorum bi film açayım. bayadır Morgan Freeman seyretmedim diye Invictus'a atlıyorum. o da Nelson Mandela falan olduğu için 1 saat geçince ben uyuklamaya başlıyorum tabii ki. çünkü önceden seyrettim ben Nelson Mandela filmi, sunum izledim, okudum bi şeyler falan. biliyorum abi yüzüncüye yine mi aynısı? kapatıyorum onu da götümü dönüp yatıyorum. şimdi sekiz buçuk saat. benim de karnım aç.

ben bu haftasonundan çok şey bekliyodum açık söyliyim. her zamanki gibi hiçbir şey olmadı. ne düşündüysem, ne planladıysam, ne istediysem olmadı, yapmadım. gittikçe kötüye giden bir tembellik hastalığına yakalanıyorum, yolum yol değil. öyle böyle değil. kolumu kaldırmak için param olsa adam tutarım. vallahi tutarım. beni yıkasınlar, giydirsinler, okula götürsünler getirsinler, yemeğimi hazırlasınlar, bulaşığımı yıkasınlar. hiçbirini, hiç ama hiçbirini yapmak istemiyorum. bunları başkaları yapsın ki ben sadece okula yetişeyim. annem babam hep diyor ya: tek işiniz okul, ondan da şikayet ediyosunuz. evet tek işim okul olsun da her şeyi yapayım ben de şikayet etmeden. yapmadım ama. yapamadım mı desem yapmadım mı desem bilmiyorum da, olmadı işte.

Cuma, Mart 19

148

feride (#) says (23:37):
*gel balıkesire götüreyim seni de
beyza says (23:37):
*yok anam
*yeterince yol gidiyorum :D
*bi de balıkesire gidemem
beyza says (23:38):
*km mi açıcam ben de bakayım kaç yapıyorum ayda
feride (#) says (23:38):
*:D
*iyi fikirmiş
beyza says (23:39):
*bilmiyorum izledin mi up in the air i
*adam paso uçuyo
*evi yok falan
*mil hedefi var
*onun gibi şte
*ben de bi hedef koyayım
feride (#) says (23:39):
*bu mavi kuşla küçük kız şarkısına şey edilen dmi
beyza says (23:39):
*yok yok
*o up
*animasyon
feride (#) says (23:40):
*ha bunu bilmiyorum
beyza says (23:40):
*bu dha yenice
*neyse işte
*o da bi hüzünlendirdi ben igeçenlerde
*aynı dedim bu george clooney gibiyim
feride (#) says (23:40):
*peki:D bi o kaldıydı

Perşembe, Mart 18

147

trallallaa...

.alice in wonderland'e gidemedik diye esin çok sinirlendi.
.shutter island'a gittim çok şahane film sebepsiz yere kaçırana mal derim.
.evde de bugün up in the air izledim bi üzüldüm.
.bir evim olamadı, sanki her gün yayladan şehre inip tekrar yaylaya çıkıyorum, ve bu yüzden bi türlü mutlu olamayacağım. taa ki...sini de boşverin işte çeşitli şeyler.
.dün gecemin zehrolmasına rağmen bugün akşam 7-9 arası derse gidip baya eğlendim. ağrı sızı kalmadı, teşekkürler tarih bölümü öğrencileri.
.geçen gün düşünüyodum da - ki ara ara yaparım bunu düşünürüm böyle - hep derler kova burcu geçmişte değil gelecekte yaşar diye. baya doğru gibi dedim. mesela eskiden kalma böyle lise hatıraları, arkadaşın pastasının mumu vs gibi şeylerden bende de var bi kutu. geçen baya bi temizlemiştim ama duranlar var hala. neden tuttuğumu düşündüm. ayıp olmasın diye. asıl bu ayıp değil mi? yani evet kıymet verdiğim şeyler var ama mesela bi yerlere bişiler yazmışız ve o o kutuda öylece duruyor. bi işe yaramıyor. sadece temizlik yaparken rastgele açıp baktığımda gülüyorum o kadar. hatta bazılarının talipleri var arkadaşlar, onlara vereyim bari dedim. yani yazık bence. şimdi de mesela cumaya yapmam gereken çeviriye dertleneceğime tee 3 hafta sonrakine dertleniyorum. böyle de bi abeslik.

.üstteki maddeden bi türlü kurtulamadım bak hakkaten çok abuk bi durum. tek kıymet verdiklerm çocukluk fotoğrafları ama onlarda da bi tatlıyım ki sormayın burda olsa yerim cinsi. zaten hep kendi çocukluğumu mıncıklamak istedim itiraf ediyorum. bi de kardeşlerim tabi. aynı anneden çıkmışız tabi onlar da tatlı.

.şimdi tatlı matlı demek de bi düşüncelere sevk etti beni, mesela erkek kardeşim hiç tatlı değil şu an. öf.

.köpek gibi sürünüyorum, çok da yoruluyorum. ama bi türlü şu sırtım belim omuzlar rahat etsin diye pilatese başlamadım. tembelliğimin tavan yaptığı bi dönemimdeyim, ve ne yazık ki bu dönemim hayatımın baharı sayılacak 21 yaşıma tekabül etti. işin kötüsü yine hayatımın baharı kategorisine sokabileceğimiz 22,23,24 gibi yaşların da böyle geçme ihtimali var. ona napsak onu düşünüyorum nası bi çare bulsak.

.son olarak, tabii ki de neşeliyken buraya yazmıyorum hep keyifsizken yazıyorum gibi görünebilir ama öyle de değil yine de bugün iyi niyetliyim iyi gibiyim o yüzden sorun yok diyip bitireyim. bi de şarkı armağan edicem.


* Al Green - Love and Happiness

veri veri nays.

Pazartesi, Mart 15

146

bu sene hıdrellez için şimdiden çizmeye başlamaya karar verdim. bekleyin beni gül ağaçları.

Perşembe, Mart 11

145

sözleşme çevirmeye didiniyorum. sabah 8.30da dersim var ve trafikte nasıl gideceğim, nasıl uyanacağım, 4 saatlik hukuk çevirisi dersine o vaziyetle nasıl katlanacağım ve iştirak edeceğim konusunda bi fikrim yok fakat şu an içim rahat. bi şekil yaparım diyorum. neyse işte ben şimdi şu aşağıda göreceğiniz şeylerle uğraşıyorum:

NETAŞ BANKA’YA VERDİĞİ, KISITLAMA OLMAKSIZIN HERHANGİ TİCARİ GARANTİLER, BELİRLİ BİR AMACA UYGUNLUK YA DA İHLALİN ALEYHİNİ İÇEREN HERHANGİ BİR BİLGİYE İLİŞKİN HERHANGİ BİR MAHİYETİN TEMİNATINI YA DA SUNUMUNU YAPMAZ. HER NE SEBEPLE OLURSA OLSUN BU SÖZLEŞMEDEN DOĞAN HERHANGİ ÖZEL, ARIZİ VEYA DOLAYLI ZARARLAR İÇİN, BU ZARARLARIN OLUŞMA İHTİMALİNE KARŞI BİLGİLENDİRİLMİŞ OLSA BİLE, NETAŞ BANKA’YA KARŞI YA DA BANKA’DAN DOLAYI BU ZARARLARIN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ TAŞIMAZ.

elimden gelen bu kadar. paragrafta geçen "herhangi" sözcüklerini tespit ediniz. çeviriye bak, fırat görse götüm gibi derdi.

neyse mevzu bu da değil. ben "şu" şeyle uğraşırken, ki bu sadece bir maddesi, bi yandan da aşk ı memnu izliyorum tabii ki. ne kadar tahammül edilebilir, muhabbeti bi nebze çekilebilir, bazılarına kafa dengi bile sayılabilecek bir kız olsam da, ben de aşk ı memnu izliyorum tabii ki. ve teşekkürlerimi iletiyorum emeği geçenlere. yani şu gece şunla uğraşırken bi sahneyle de olsa deli gibi eğlenebiliyorsam onlara teşekkürü borçluyum demektir.

behlül, hacı, adamsın.


--

bugün bi de başka bir komik olay cereyan etti. aslında birkaç komik olay cereyan etti de ben bunu seçtim. sanırım dün, fatoş'un demesiyle dün yani, fatoş'la aramızda florasan yani beyaz ışık ve sarı ışık muhabbeti geçmişti. ben de dedim ki ben sarı ışıkta çok durunca gözlerim yoruluyor, gözlerimi kısarak bakmaya başlıyorum, çalışamıyorum okuyamıyorum falan. fatoş da dedi ki, aynen ben de öyleyim, beyaz ışığı tercih ederim hep. işte bunun gibi bi diyalog. sonra neyse bugün oldu, derste hoca dedi ki, "üstünzekalılar florasana karşı tepkiliymiş... aa bilmiyo muydunuz? onlar florasanı sevmez tepkili olurlar." dedi. ne dersin bu durumda, tabii ki de, "eveeet, gerizekalı olduğumuz bir kez daha kanıtlandı, biz hastasıyız florasanın" dedim. sonra o 4 kişi ders dinleyecek de, kabinde çeviri yapacak. peh. bi de esin sonra taklidimizi yaptı florasana aşkla bakarak, o fenaydı baya. neyse. esin de bi şeye kopmuştu ama hatırlamıyorum. seda da terbiyesiz terbiyesiz konuşup güldürdü bizi. ota boka güldüğümüz bir günün daha sonuna geldik böylece. hadi sağlıcakla.

Pazartesi, Mart 8

144

chuck ismini de çak şeklinde yazmaya bayılıyorum. hiçbir kelime bu okunuşuyla yazma hususunda bana bu kadar haz vermiyor.

143

bu lanet yerden taşınmak istiyorum. günümün 3 saatini yolda harcamak yerine başka şeylere adamak istiyorum. eski hayatıma dönmek istiyorum, saat 10daki ders için en erken 9.30da uyanmak istiyorum. eskiden böyleydim ben, o zamanlara dönmek istiyorum. üstümde ne var umursamadan kapıyı çekip çıkmak istiyorum. istiyorum da istiyorum.
ama olmuyor.

ben de o sebepten kendimi gene kahveye vurdum.

Pazar, Mart 7

142

dün kar yağdı, şimdi günlük güneşlik.
dün ben elbise giyiyodum da bacaklarımın donması gerekiyordu ya, o sebepten.

17 mayıs 2000 belgeselini de sonunu getiremesek de izledim. artık içim rahat ölebilirim sanırım. ferimin hediyesi dişi aslan tişörtüne yakışır bi insan olmak için eğitim alıyorum böyle. türker de daha belgesel var onları da seyredip süreci tamamlayacağım.

soğukta nefes alamadığımı fark ettim. bi an korkuyorum soğuk havada böyle bi gariplik oluyodu, hatta ilk kez teee kaç sene önce neredesin firuze filminden gece çıkıp eve doğru giderken olmuştu da noluyo lan demiştim. dün gece baktım ağzımdan kelimeler kayık kayık çıkıyor, sarhoş gibi. onu bırak konuşamıyorum bile bazen. çene titriyor, yahu bildiğin nefes alamıyorum işte. insanlar acıdı da ufonun altına koydular beni sonra, gözlerindeki acımayı gördüm.

arkadaşın nişan kutlamasına gidip önce enerji içeceğiyle (içine bi şey katmadılar yeminle, yeşilaycıyım içmem biliyosunuz) oturduğum yerde ani çıkışlar yapıp kahkahalar atmam ve sonra koltuğa iki büklüm yatıp uyumaya kalkmam da biraz ayıp oldu ama yorgun bi insanım.

şimdi de "formasyon s.ki" diye tabir ettiğim ve bu tabiri çok yakıştırdığım bir grup pedagojik formasyon dersinden biri için sunum hazırlama derdindeyim. sonra da akşam deli bi hocamızla dışarda buluşup okuldakiler hakkında ölesiye dedikodu yapacağız büyük ihtimal. bu gece de uyumayıp medya kralı ve oskar törenini izleyeceğim ve yarın 10.00-18.40 arası derse gireceğim. görüşürüz hadi.