AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Salı, Temmuz 28

91

bazen çok boşa sinirleniyorum, son derece farkında olarak. boşuna sinirlendiğimin, o an boşuna sinirlenmekten başka yapacak bir şeyim olmadığı için bunu yaptığımın öyle farkındayım ki, kendimden tiksiniyorum. şimdi siz, kendinizden tiksinmenize sebep olan birine karşı ne hissederdiniz?
ben hiçbir şey hissedemiyorum.

tam bu postu yazarken kardeşimin el kol sallamasıyla şu an kulaklığı çıkarıyorum ve evet televizyonda emre altuğ "sıcak çok sıcak" diyor. ben bi keresinde bir yazı yazdım. onu buraya yazmadım. gerek görmedim, neden, blogum için bu sen değilsin ayakları yapan insanlar oldu. onu görünce hepten ben olmadığımı inanacaklar diye korktum. onların bu düşüncesinden korkmuyorum, onlar böyle yaptıkça sinirlenmekten ve onları sevmemekten korkuyorum. kendimden yani, yapacaklarımdan. o yüzden yazmadım. araf'ı bitirdiğimde yazmıştım okulda. arkalı önlü bir sayfa dağınık, kargacık burgacık, şimdi kendimin bile zor okuduğu bir yazı. o yazının adı "yeterince ironik" (nedense aklıma şimdi "mostly harmless" geldi. neyse serbest çağrıştım diyelim). şimdi bu postu yazarken, emre altuğ'un sıcak şarkısına rastlamak da öyle. sakıncalı bir şey geçirdim aklımdan, götüme girmesinden korkup yazmıyorum. aklımdan geçirmemle sanki allah bunu bilmedi. ne salağım he.

ben şimdi çok boş yere sinirlendim ya, müzik dinleyeceğim. büyük ihtimal de sabaha kadar Tool dinleyeceğim. benim için açın ve bir kez.. mmm.. dur seçeyim... heh, Reflection dinleyin. pişman olmayacağınızı umuyorum. eğer olursanız da, söyleyin 11 dakika 7 saniyenizi bir şekilde telafi edeyim.

bunu okuyup, şarkıyı dinleyecek olan olduğunu bilmekse çok güzel cidden. sağ ol.


not: 91, size ilk defa en sevdiğim Tool şarkısını armağan ettiğim postun numerosu. kıymeti bilinesice seni.

Pazartesi, Temmuz 27

90

kafama sıçıyım ne iki sayfa kitap okuyorum ne film izliyorum. şebelettin gibi monitöre bakıyorum bütün gün. en son hdd'yi taktım işte, maziyi kurcalıyorum şimdi. böyle yazın da, tatilin de. beni eyleyin diyorum bi allahın kulu he demiyor. bi de canım şu an çok pis buz parmak istiyor.

* Editors - The Racing Rats dinleyin bakalım.

not: 90, sonrasında gelen 10 yılla beraber olarak 90'lar şeklinde anılan ve günümüzde piç edilen bir dekeyde(decade) adını veren yıldır. ayrıca karşımda bana kıçını dikmiş şekilde gündüz uykusu yapan miskinin doğum yılıdır.

Pazar, Temmuz 26

89

yahu bu istanbullular simit yapmayı bilmiyor. izmit'le ilgili en sevdiğim şey simitmiş, bugün bunu fark etmemi sağladılar. lan simit tuzsuz olur mu? böyle rezillik görmedim. izmit'e geleyim 3 gün simitle besleneceğim. hatta bu sefer efetura binen amcalardan çıtır çıtırken alacağım. her insanoğlu izmit'te bir kez simit yemeli bence.

özcan deniz'in eski klibi canım'da ben kız buzun içinde sanıyordum baktım ki özcanmış buzdaki, kız dişliyor buzu. bu da gereksiz bilginin babasıdır.

not: 89 da doğum yılımdır.

88

kırolarla dolu bir apartmanda şeytanlı metal müzik dinlemenin dayanılmaz hafifliği konulu bir kısa film çekebilirim. sadece sesten ibaret olabilir.

en son ne zaman karşıya geçtiğimi unutmuştum. bugün artık canıma tak etti, gittim bindim vapura. anam, karaköy vapuru doluydu, eminönü vapuru mahşer yeriydi mübarek. lanet olsun didim kadıköy'e geri inince. iki satır keyfimin içine etmeseler olmaz.

özcan deniz'in son klibini izleyin.

not: 88, ilköğretim numaram idi.

Cuma, Temmuz 24

87

alsdhakldhla demin yemek ısmarladık parasını çıkarırken falan aklıma küçükken mal gibi bakkala gidip elimizde zamanın en küçük parasıyla buna ne olur dediğimiz günler geldi :D yahu yok böyle bi şey. şimdi uğur gürsoy yaşatıyor böyle adetlerimizi şükür. bi de meybuz çizdi mi, uğur'a sevgim daha çok artacak. yeşil meybuz, elmalı. bildiğin boyalı hafif kıvamlı buzu, uzun poşet içinde "oh ne güzel elmalı ya" diye yemiş bi çocuğum ben. sonra niye böyle olmuşum, niyesi var mı?..

kış gelip de bot giyebilirsem, dünyanın en mutlu insanı olacağıma and içerim.

Çarşamba, Temmuz 22

86

beyaz peynirli ve domatesli tostun kıymetini bilmeyen bir toplumda yaşıyorum. hala sucuk kaşara bayılmakla ne kadar yanlış olduğunuzu anlatmama imkan yok.

85

bugün ne öğrendik?

-çok gülmek hayırlı bir şey değil.

-insan olmayacak sanrılara kapılabilir. buna müzik sebep olabilir. gülme komşuna gelir başına hesapları dönebilir sonrasında.


öğrenemediğim bir şey: nasıl kızarmam? yani güneşten bahsetmiyorum, kışın da kızarıyorum tabi bazen, beyaz olduğumdan. ama öyle kalsın istiyorum beyaz, soluk yani. kızarmasın. nasıl olur acaba?

Salı, Temmuz 21

84

"gönülsüz götten kabuksuz yumurta çıkmaz."

bir "bugün ne öğrendik" köşesinin daha sonuna geldik. hörmetler.



> az önce dinlediğim ve buraya yazmayı düşündüğüm şarkıyı unuttuğum için; Beirut - Gulag Orkestar. bugün bir kez daha albüme dadandım, her zamanki gibi lezizdi yine.

> 02:19 - yok lan vazgeçtim. Coldplay- The Scientist gecesi bu gece.

Pazartesi, Temmuz 20

83

popüler kültür kaçınılmazsa, zevk almaya bakacaksın.

bakınız, kral tv ve vj bülent'in insan hayatına etkileri.

82

göztepe kampüsünün girişinden tef önündeki yol vasıtasiyle fef e ulaşırken mp3ümden gelen şarkı eşliğinde boğulmayı ve aynı anda aldığım oksijenle her an geri dönüp vapura binebilme şansımın varlığını hissetmeyi özledim

okulu özledim ulan allah kahretmesin.

81

bir önceki postta verdiğim vaatler için üzgünüm. zira öyle bir şey yok. var da, hani ben deftere yığınla şey yazdım bu süre zarfında, şimdi onlar anlıkken güzel. buraya yazmak da saçmadır eminim. değilse bile öyle düşünüyorum şu an.

vins geldi dün. bi daha gitmemesi dileğiyle, zira aralıkta garantisi dolacak.

interneti özlememişim, daha doğrusu, özlenecek bir şey yokmuş çünkü buralarda insan kalmamış herkes gitmiş.

ben de bilmemne adalarının bembeyaz kumlarında, bir palmiye altında gölgede uyumak isterdim. ama bunun için sanırım survivor'a katılmam gerekecek.

Cumartesi, Temmuz 11

80

leptapım vins gelende, yeni postlar gelende. ben dönende, muhteşem dönende.


fiyuu, ne dedim ben.

Pazar, Temmuz 5

79

bakınız havaların sıcak olması, hele bugün ekstra boğucu olması falan değil de, ne kötü biliyor musunuz?

-bilgisayarımın kablosunun tam da izlemem gereken bir sürü film ve bunun için bolca vaktim varken kırılması
-regl dönemindeki bir bayan olarak çikolata istediğim bir anda sevgili kardeşim ve kuzenimin içeride koca bir divan kutusu var istediğin kadar ye dedikten sonra kutuyu önüme açmalarıyla, içinin çeşit çeşit şekil şekil antin kuntin çikolatayla dolu olduğunu görmem. bunun nesi kötü derseniz, hemen açıklarım: çikolata dediğin, bildiğin, düz, sütlü, açık kahve renkte, ve aynı görünümden binbeşyüz adet olduğunda makbuldür. öyle içinden ne çıkacağını bilmediğim çikolata olmaz, olmaz! şimdi 3 tane yedim, birinden karamel fışkırdı, diğerinden çikolatadan bozma başka bir şey, diğerinden de fındık ya da badem ezmesi. üçünden de haz etmedim. regl imiş, çikolata imiş, hepinizin gözü çıksın ulan dedim; geldim ve misafir olarak bulunduğum bu evdeki güzelim lcd ekran tv ve dvd player'ın karşısına çöreklendim. birazdan film izlemeye başlamayı umuyorum. en azından bugün içinde izleyeceğim. çok sıkıldığım ve bunaldığım yeterince belli olduysa artık yazıyı bitireyim diyorum, ha? hah tamamsa görüşürüz hadi.

kimilerince önemsiz, bazılarınca önemli not: ibo şemmammeye klip çekmiş. kop gel günahlarından'dan sonra iboyu sevmem için ikinci bir neden çıktı ortaya. ibo, defol git kendini kazara sevdirmeden, seni sevmem bilirsin.