AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Cuma, Ocak 29

127

:
*yarın sınav yok imiş
*ışın a ne yapsak lan bişe yapsak
*ama öğrenemesin bizim yaptığımızı
*altına işese keşke öyle bişe yapalım
*neyse gidiyorum bi düşün bunu

126

içimde kalmasın diye buraya yazıyorum.
bi süredir, daha doğrusu bir dönemdir, toplu mail konusunda boku çıkmış bir bölümde okuyorum. temsilcimiz olan nam-ı değer temsilci denek, fatoş the representative and the esteemed, mütemadiyen toplu mail göndermek durumunda kalıyor çünkü bölümde bazı gerzekler mevcut. bi kere söyleyince anlamıyorlar yani. eh bölüm başkanının da fikirleri sürekli değişince, mail sayısı artıyor.

neyse efendim, dün dedim ki ben bizim temsilci deneğe; "eğer haber olmazsa yarın, ben mail göremezsem üzülürüm, eksikliğini hissederim. o yüzden boş mail atıver bari." o da okey dedi. sonra bugün döndü diyor ki, "beyza boş mail atıcaktım ama haber çıktı yine kusura bakma."

hal böyle olunca sanki iş bana düştü gibi. çok küfür yemeyeyim, bulaşmayayım demiştim çünkü geçtiğimiz iki yıl bu mail işleriyle ben uğraştım ve değmez mallara. bırakıcaksın aç kalacaklar, bihaber kalacaklar öyle bi mallık. neyse işte, şöyle bi durum oluştu:

beyza: ben yarın bi mail salayım, konuya "fw:önemli!!!" deyip, içeriğe de "yarın istanbula geliyorum" diyim.

fatoş: ben de, "fw: ertelenen sınavlarla ilgili!"
hoşgeliosun beyza
seda ya söyle o da gelsin
:D

beyza: ahahaha
ama ne gülerim
sonra da şey
sen at gene
arkadaşlar IMT adına beyzaya karşılama töreni
yer: söğütlüçeşme tren istasyonu
saat: 14.08
ama 14.08 olcak bi dakka geç değil
temsili olarak da biriniz pişmaniye kılığına girin
ajkdshajkdhaskhdaka



neyse işte içimde kalmasın diye yazdım.

125

çok sinirlendim bugün. sinirliyken vücudun gergin olmasına ayar oluyorum. dokunsan cız yapıcak gibi.

Pazar, Ocak 24

124

deneklerde hi-tech girişimler tespit edildi:

denekbaşı: cep telefonunun kulaklık özellğini kullanıyor. kulaklığı hiç çıkarmadan paso anasıyla konuşuyor, ablasını arayıp sövüyor, sonra da aşk-ı memnu kritiği yapıyor. (gerçi IT terminolojisi notlarını çıkarırken çok küfür etti ama duymamazlıktan gelelim.)

esasdenek: torrentten film indirdi. dün kotasının ne kadar dolduğunu öğrenme çabasındaydı.

temsilcidenek: ms word ün deneme sürümünden yaka silkmiş, program cdsi arıyor.

uzundenek a.k.a. hunilidenek: bilgisayarsız kaldı. en yakın zamanda yetkili servis kıvamına gelmeye ant içti. 360 dolar artı kdv iyi para.


özet: bilgisayarım sizlere ömür. vincent is dead now. kendisini kutusuna kaldırıp evde bir kenara koydum. daha sonra o köşeyi süsleyip falan vincent köşesi yapacağım. kendisi beni çok sinirlendirdi zaman zaman, ama adını vincent koymuştum bi kere, sevecektim yapacak bir şey yoktu. güle güle el vinco.

şimdi toplama bi pc alıp adını ihtiyar heyeti koymayı planlıyorum.

Çarşamba, Ocak 20

123

ben geçtiğimiz pazar günü oturdum bi güzel ağladım. normalde kendimi sıkarım ağlayacağım zaman, çeneme ağrı girer. istemsizce olur bu ama, ağlayamam yani. bu sefer böyle doya doya hıçkıra hıçkıra ağladım bildiğin. duşa girdim susayım diye, susamadan çıktım ağlamaya devam ettim. sonra yattım, feride'yle telefonda konuştum ağlayarak. hatunun da ödünü kopardım. sonra sustum neyse onla konuştuk baya. iyi oldu özlemişim onu da anladım. ama asıl söylemek istediğim şu, o gün içimdeki his aynen neydi biliyor musun, hani çocukkene giderdik birilerinde kalırdık da, ilk gece yatmaya yakın bi ağlamak gelir, anneni falan özlersin, "yeeeaa ben kalmak istemiyorum burda" diye içinden bağırırsın ama kaçarı yok o gece ordasın s.ke s.ke kalıcan yani. aynen o histi. neden o hale geldim bilmiyorum. sanırım tek başına kalmak koydu. türker gitti, feride uzaktaydı, annemler uzaktaydı, bölümdekilerle çalışma planlarım yatmıştı onlar apayrı yerlerdeydi, evden çıkasım yoktu hava bok gibiydi, ama ders de çalışmam gerekiyordu başka plan yapamazdım. baya sıkıldım anlayacağın. hatta bugün düşündüm de, tüm sınavlar bitsin, şöyle bi dinlenelim azıcık da olsa. sonra dersler başlasın, büşra gelsin kanepesine kurulsun, ben otobüslerde sürüneyim. yorulayım edeyim. sonra o yorgunluğun üstüne sevgilimle sürtmeye gideyim eve akşamın köründe geleyim. işte öyle bi şey.

ya yenilik değişiklik falan severim de, kökten olunca sanırım. böyle arada atraksiyonlar olsun falan gibi şeylere uzun süreli gelemiyorum. şartların çok olgunlaşması gerek. hava süper olcak, ben de para gani olcak, istediğim herkesi görebilicem, işte gezmelere doyamıcam falan. o zaman işte düzen bozuldu diye şikayet etmem. ama yok. olamadı gitti.

şimdi burda kar var. istanbul'un ilk karı kayışdağı'na kondu, bi güzel de doldurdu.
bizse saçmasapan şeylerle uğraşıyoruz.
hah şimdi seda'dan geldi ses: ah şaban sen gittin senin şeylerinle uğraşıyoruz!

aynen öyle. allah rahmet eylesin sözcüğünü bugünkü kadar sırf kalkan olarak kullanmışlığım yoktu. bize yazık bence.

122

"Laflar" by beyza the would-be translator

Vol.3

"100 gram 100 gram karışık kuruyemiş. ver bakalım bana ordan 100 gram kabuklu tıp!" (S.Ö., okulda edindiğimiz yarım yamalak terminoloji bilgilerini teşbih ediyor. IMT öğrencisi.)

"eğer bir evde gündüz ışık yanıyorsa, o evde mutsuzluk vardır." (Umut Sarıkaya, ciğerim.)

Pazartesi, Ocak 11

121

"Laflar" by beyza the would-be translator

Vol.2

"insanlar kafa konusunda hassas." (hakkı devrim, hislerime tercüman oluyor. gazeteci, yazar, platonik dedem.)

"ben bunca yıldır yazıyorum bununla ilgili ama, kadını anladım diyenin alnını karışlarım." (mazhar alanson, doğru konuşuyor. müzik adamı, memleketin en güzel insanlarından biri.)

"- kıraç'tan nefret ediyorum
- cidden
+ ben de
+ görünce bayılcaktım
- ışın mı kıraç mı desen
- düşünürüm
- o derece
+ ben düşünmem
+ kıraç
+ kıraç'ı seçerim. " (- esin + beyza, tiksintilerini kıyaslıyorlar. ikisi de öğrenci, içten içe isyankar.) (not: ışın olarak bahsedilen bölüm başkanıdır, ışın karaca'yla falan karışmasın.)

Pazar, Ocak 10

120

allah aşkına bir haftasonu da ben bi şey düşünmeden yatayım. "şu işi de yapmasam başıma ne gelir?" kafasıyla yaşamak zorunda kalmadan 10 saat uyuyayım, film izleyeyim, ne bileyim gezeyim tozayım. ya insan evini temizlemeyi özler mi? 20 senedir olmadığı kadar yoruluyorum. enerjisi bitmeyen ben, şimdi yarın okula giderken redbull mu alsam diye düşünüyorum. intihara teşebbüs olarak filtre kahveye ahududu şurubu yerine burn karıştırmayı düşünüyorum. sonra içmeyecem sorun yok. onu birbirine karıştırıp kimin kafasından dökerim acaba diye düşündüm. sonra kıyamam. neyse.

arkadaş her ay her ay da olmaz ki ya! 2 haftada bir aynı terane, yan allah yan, dellen allah dellen. ah havva ah, elma uğruna sattın bizi.

çarpılıcam az kaldı.

alıntı

"hayatta cevabını bulmak istediğimiz 4 soru var. ne kutsaldır? ruh neyle beslenir? ne için yaşanır? ne uğruna ölmeye değer?
sevgi."

johnny depp

Perşembe, Ocak 7

119

"Laflar" by beyza the would-be translator

Vol.1

1- "İşü." (Yrd. Doç. I.M., konuşma esnasında issue kelimesini telaffuz ettiğini sanıyor. Boğaziçi ve Mişigın, Ohayo gibi üniversitelerin falan mezunu.)

2- "Şaka herhalde..." (E.A., I.M.'nin başladığı cümlenin gidişatı hakkındaki yorumunu bildiriyor. Öğrenci. esas denek.)

3- "Ne dedi? :/" (B.G., I.M.'yi takip etme çabasının boş olduğunu bile bile, en son söylediğini soruyor. Öğrenci, hunili denek.)

4-"Bugün birtakım keçi burcu insanda doğum günü belirtisi gözlendi. Sabah 10 sularında milletçe kutlanacaktır. İstiklal marşı, yürüyüş, çeşitli gösteriler, kapanış. Ya doğmasaydın?" (B.G. sevgilisinin doğum gününü coşkuyla kutluyor. Çiftin teki kumru.)

5- "Ottoman!" (C.Y. kültürel kimliğiyle övünüyor. Komedyen, oyuncu, senarist, severim keratayı.)

118

candan erçetin'le doğum günümüz aynıymış. çok sevindim.


fallara da aşk olsun, gene sen çıkacaksan.

Pazar, Ocak 3

alıntı

"en tuhaf duygumuzu bile nokta atışıyla tasvir etmeye yetecek kadar bol sözcük var. hiç smiley veren kafka gördünüz mü? arada bir kitap okuyun, ilaç gibi gelir."

ventolin - ekşisözlük