AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Pazartesi, Ağustos 31

99

gene hasta oldum. yaz başında da ateşler içinde yanıyodum, şimdi de sümüklü oldum yine. hapşırıyorum sürekli. burnum kızardı yakında soyulmaya başlar falan. benim yaz böyle işte, millet yandığı için soyar ben tahriş ettiğim için.


not: 99 aslında hatırlamak istemediğimiz, fakat postun numarasını yazarken akla ilk gelen şey olan yıldır.

Cumartesi, Ağustos 29

98

ben işte buna ayarım.
yaz gelince rehavet çöküyor ya herkese, her şeye. her şeye ama. bak uykusuzdakilere kızıyorlar adam gibi yazan yok diye, sonracığıma televizyonda bi şey yok diye kızıyorlar. ne bileyim. hepimiz öyle değil miyiz? ben öyleyim. bloglar bile durdu. siz de yazmıyorsunuz bi şey. böyle bu işler işte, yaz dediğin şeyi ondan sevmem ben. güya soğukta hayat dururmuş da yaz gelince canlanırmış. nah! tam tersi.

ben yaz uykusu talep edeceğim, başka isteyen?

Perşembe, Ağustos 27

97

çeşitli problemler var.
herkesin sahip olduğunu sandığı, aslında olduğu da, birtakım problemler. ama bizdekiler biraz başka.
familyam, ailem değil familyam ve at gözlükleri.
herkes kendindekinin başka olduğunu iddia eder. ama bizdekiler mastırs digri!
en kötü tarafı, hepimizin delicesine sinirlenip, sinirini içinde tutmak zorunda olması. ya da bu sadece bana oluyor bilmiyorum. takmıyorum demek isterdim ama çok takıyorum çünkü öbür türlü bi ihtimalin olmadığını biliyorum.
bu yüzden çok çalışabilirim. ne bileyim, şaban'ın sınavına çalışmak için gereken hırsı bana sanırım bundan başka hiçbir şey, HİÇBİR ŞEY, veremez. o derece.


yemin ederim ki bu böyle. abartıyosam şerefsizin önde gideniyim. cidden.

Cumartesi, Ağustos 22

96

buraya yazacak şey bulamayacak kadar boş geçiyor.
yaz uykusunu icat etmesini bilmeyenlere de selam ediyorum. olsa uyurdum, haziran temmuz ağustosu gözümü kırpmadan feda edebilirdim.

merak ettiğim, acaba ömrümün sonuna kadar beni yanıltacak bir haziran-temmuz-ağustos üçlemesi yaşabilecek miyim? çok güzel geçirilmiş bir tatil, insanları güzel. tutup milleti özlemek yok falan. özlesen de tatlı tatlı hani başka iş bulamadan değil.

tek sayfa kitap okumadım, bugün ayın 22'si. 30 gün sonra şantiye mesaim başlıyor. o 30 günde de tek sayfa okuyacağımı sanmıyorum.

ramazan geldi, yeme içme olayları normale dönüyor. tek güzel şey bu.

3 adet doktor görecem bi de.

Cuma, Ağustos 21

95

hayatımın yalanı:

"ay hiç güleceğim yoktu!"

Salı, Ağustos 18

alıntı

"tavşan gibi buluştuk yine, bi çaya 5 milyon verip aşkımızı yüceltiyoruz."

umut sarıkaya

Pazartesi, Ağustos 17

94





geldim ben.
nem yuvası kentime geri döndüm. huzurun dibine vurduğumuz 8 günü geride bıraktım bi de.
nah dönerim diyebilmeyi çok isterdim cidden. iyiydik be, iyiydik hakikaten.
deli çoban oldum, yaylanın delisi oldum. rock band üyesi oldum, ilhan mansız oldum.
söz verdiğim gibi bi iki hoş kare ekledim. daha çok eklerdim fakat kanser ediyor bu bloga resim ekleme süreci.

bunun dışında, alttan derslerime rağmen aöf'e kafayı taktım. anadolu üniversitesi'nden de bi diploma alalım yahu dedim. niyetine girdim bakalım.
sonra bi de ramazan gelmiş. her defasında ramazanı ramço diye anma isteğim depreşti. günaha girmiyorumdur umarım zira kötü niyet zerre yok. hep şair ömer yüzünden.

tek sayfa kitap okumadan bitireceğim başka bir yaz tatilindeyiz tekrar. niye şaşırmıyorum acaba?

neyse işte gelizledim ben. bu da gelenzi gibi oldu ama alakası yok.

*Johnny Cash - The Mercy Seat

Perşembe, Ağustos 6

93

bu yazı gerekli. bu gerekli yani. 1 haftalığına falan ortalardan kaybolurken tüm sanal aleme sanki alemlerin kraliçesi gidiyormuşçasına veda hutbesi sunmamak olmaz. gerekli bu.

hacılar hocalar ben yarın yaylaya gidiyorum yüksek müsaadenizle. bi daha da nah dönerim, diyebilmeyi çok isterdim ama her güzel şeyin olduğu gibi bunun da diğer haftasonu bir finali olacak. döndüğümde bambaşka bi yaşam formu olabilirim, sebebini sormayın açıklaması güç. sadece bilin ki, olur da kolumdan bacağımdan, kaşımdan gözümden bir ışın kılıcı darbesi alırsam ve bana bi şey olursa.. neyse devamını getiremiciim.

döndüğümde müthiş huzur ve neş'e dolu anların kareleriyle sizi kıskandırmayı planlıyorum. hadi bakalım.

bonus track * ay akşamdan ışıktır - anonim.

Cumartesi, Ağustos 1

92

ağustos ulan!

izmit'e geldim. 2. gün. feysbukumda ekli olanlar, izmit'e gelmeme 7 gün kala gerisayım yapma salaklığına girip, 4'te bundan vazgeçtiğimi bilirler.

şimdi 2 ay buradayım. sanırım 26-27 eylül gibi bir tarihte istanbul'a döneceğim. bunu göz önünde bulundurursak, biriniz bana kaç gün kaldığını hesaplar mı? geri sayıma başlayacağım da. kafama sıçayım kafama.

izmit sıcak. kendi evinde dilerse yarı çıplak gezme lüksü olan biri için ise fazla sıcak. zira şu an bulunduğum yer yine kendi evim de olsa, tam anlamıyla öbürsü gibi kendi evim değil. öbürü direk bizim.

youtube'u gene kim bozduysa allah bin çeşit belasını verecek. bak versin demiyorum verecek diyorum. çok netim artık bu konuda, yatacak yeri yok.

not: 92, bazı insanların doğum yılı. bunu yazmış olmak için yazmıyorum bak, cidden çok ilginç geldi bi an. önceden, 90'lılara falan alışıktım, çünkü daha küçük arkadaşlarım yoktu. kuzen falandı en fazla 92'li. şimdi aklı başında 91'li, 92'li insanlar görüyorum. valla ilginç geliyor. aslında 92'li görmedim. 91'li dediğim de ezgihanım. öyle çok insan tanıyormuş gibi konuşmayayım boşuna. şimdi bu insanları böyle olgunlaşmış falan görünce, bi an kendi doğum günüme ne kadar kaldığını düşündüm. 6 ay. 6 ay sonrası için ilk tepkim vay a.k. oldu. hoş değil bi bayan için biliyorum. fekat 21'i bitirip 22'ye giriyorum. yaşlandım demeyeceğim yaşlanmadım da, hani 22'de bitince okul da bitecek (diye umuyorum), sonra 23-24 gibi yaşlarda hayatla ilgili planları var bazılarımızın (direk ben, sizi bilemem), planların doğrultusunda ne gibi çalışmaların var dersen hiçbir bok yok hala alttan dersleri nasıl vereceğimi düşünüp bu sene çok çalışacam hacı geyiğindeyim. umut sarıkaya gelse dövse gıkımı çıkarmam o haldeyim. umut da ruh hastası ya neyse.


şimdi buraya bi "ne dedim lan ben?!" uygun olacak sanırım.