AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Pazartesi, Haziran 28

167

akşam 8e doğru uykuya dalıp bir süreliğine uyuduğum için şu an biraz malım. yarın bütünlemem var, ondan sonra 2009-2010 dönemi marmara ile olan ilişiğim bi süreliğine kesilecek. şahane.

ama ertesi sabah saat 9da şişli'deki yeni iş yerimde olmam gerekiyor, orası da ayrı bi olay. 8 saat çalışıp memur tadında bir ay geçireceğim. o yüzden artık şans mı dilersiniz, dua mı edersiniz bilmiyorum, beni iki satır aklınızdan geçirin, işlerim rast gitsin çuvallamıyım.

sonracıma, sevgilimi çok özledim. acayip özledim, öyle böyle değil. çok özledim. oturup ağlayabilirim bunun için o kadar. hatta demin sırf onla ilgili bi şeyle uğraşmak olsun diye feysbukta relationship şeysini değiştirdim. böyle bir sıkıntı hali aldı başını gidiyor. ondan da biraz keyifsiz gibiyim. şimdi görmeyince biraz asabi olduğum gerçeğini inkar etmeyeceğim elbette, ama bu görmeme süresi uzayıp uzayıp işin sonunda hobaaaaaaaaa şeklinde 5 ay olacağı için bendeki asabiyet biraz acayip bi hal almaya başladı, o kötü. ondan işte azıcık insanlardan da anlayış bekliyorum ara sıra, ama olmuyorlar, üzülüyorum.

neyse zaten hali hazırda üzülüyorum.

kilo verdim biraz, sonra geçtiğimiz bir haftalık izmit ziyaretinde herkes hastalıklıymışım gibi davrandı, halbuki o kadar da zayıflamadım. buna da biraz sinirlendim. neyse dedim. ama dün akşam burger king beni biraz üzdü, sağ olsun midem akşam bi ağrımaya başladı, hala iğrenç bi his var içimde, bulantı desen değil fesat desen değil açlık desen değil anlamadım. işte mahvoldum biraz tuzlu krakerle toparlıcaz inşallah.

Perşembe, Haziran 24

166

bu gece soğuk suyumu erdem için içiyorum. hatta keşke burda olsaydı da, tokuşturaydık.

http://www.youtube.com/watch?v=kk68i6uphsc

Cuma, Haziran 18

165

düşündüm de, 26 mayıstan beri hiçbir şey düzgün gitmedi.

Çarşamba, Haziran 16

164

bu sabah, son birkaç senedir elime geçsin diye beklediğim ve 15 gün içerisinde sürpriz bir şekilde karşıma çıkan bir fırsatı elimin tersiyle ittim. aiesec yurtdışı stajı imkanı, 1 haziran'da bize duyrulmuştu. 1 temmuzda orada çalışmaya başlayacaktık, eğer bir ülkeye kabul edilirsek. pazartesi akşamı, romanya ya kabul edildiğimiz söylendi.

-

1 haziranda ben izmitten döndüm. bu geçen 15 günün ilk bir haftasını acayip neşeyle geçirdim, hatta önce yedektesin falan dediler çok bozuldum. sonrası başka... sonra işler yoluna girdi, toplantıya gittik, yedek medek yok herkesin şansı eşit dediler. sonra cvler yollandı, pazartesi de yanıt geldi. bu sabah da romanyadan kabul edildiğim projeyle ilgili mail geldi, görüşelim falan filan. ben de yok dedim. istemiyorum teşekkürler.

-

bugün saat 11 e kadar gidip gitmeyeceğimi bildirmem gerekiyodu. benim ailemin bile haberi yok henüz. gitmeye kalksam, bugün pasaport için bi şeyler peşinde koşturuyor olmam gerekiyodu. akşam bi daldım şöyle, napsak ne etsek diye düşünüyodu kızlar. büşra döndü dedi, sen istemiyosun belli diye. o öyle deyince, kendimi önce bi salak gibi hissettim. süzme salak. ne zaman bi daha böyle bi fırsat geçecek elime bilmiyorum. cesaret edemiyosun dedi, cesaretlik bi şey olmadığını ben adım gibi eminim, inanacak adama da garanti ederim ama anlatamadım çoğu kişiye. sonra feride'yi aradım. düşündüm kimle konuşsam diye, babamı arıcaktım, böyle böyle bişi var onaylar mısın diye. kuzenim berranıma soracaktım. türker e danışacaktım, ki onun ne diyeceğini, fikrini falan biliyorum zaten. en son hepsini bırakıp feride yi aradım. mevzuyu biliyodu zaten, ilk duyduğumda ona da söylemiştim ve acayip sevinmişti. inşallah olur diye bekliyodu. dün telefonda, gitmiceni biliyorum dedi. biliyo işte gitmicemi, o yüzden onu arıyorum zaten. keşke demeni istemem dedi. türker i 8 ay göremiceksin, sırf bu sebeptense bi daha düşün dedi. çünkü o gidecek her türlü. koşuşturucaksın çok yorulacaksın az zamanın var ama keşke deme sonra dedi. düşündüm düşündüm. istemiyorum da, herhangi biri için ya da bi şey için değil. kendim için istemiyorum. yaklaşık 10 gündür aptal gibi keyifsizim. bitse de şu sınavlar falan bi rahat etsem bi kaç gün diye düşünürken, bu kargaşanın içine dalmak istemiyorum. yorgunum çünkü toparlayamam. bunların hepsini kendimi avutmak için uyduruyomuşum gibi geliyo herkese. ben de onu düşündüm zaten. kendimi mi avutuyorum diye bi tarttım ama yok.

neyse yazasım yok gibi şu an, dün gece yazmak istiyodum sonra unuttum. gitmiyorum romanyaya. onun yerine izmite gidicem haftaya salı günü.

Pazar, Haziran 13

163

163, lise numaramdı bak bu benim. dile kolay dört sene.

biraz üzgünüm, biraz içim sıkıldı bu hafta. geçen bi ağladım hatta, çok sıkıldım çünkü bunalmışım sanırım. ağlayınca geçiyo da işte hep ağlayamıyorum. yoksa zırlak olurum ondan korkuyorum her sıkıldığında ağla.

(bu arada bono'dan i am the walrus dinliyorum da, sonlara doğru love the people love the people kısmını çok seviyorum.)

neyse ne diyodum, heh işte biraz sıkıldım. hava bi bozdu bi açtı yaktı kavurdu falan. o arada da başımıza bir yurtdışı stajı çıktı, nasıldır nedir falan derken toplantısına gittik. %50 ihtimali var şu an ama, eğer o %50 ihtimal gerçek olursa ben 1 temmuzda başka bir memlekette staja başlamış olacağım. içimi sıkan da o. bi yandan acayip seviniyorum, önümüzdeki 2-3 yıl elime geçme ihtimali "olmayan" bir şey bu, olursa çok şahane olacak. bi yandan da nasıl giderim diye içim içimi yiyor, ben annemleri ayda bir görüyorum mesela, bu ay sonu gideceksem ya ancak havaalanında görürüm, ya da bi günlüğüne falan izmit'e giderim de öyle. finaller var, bütünlemeler var. vize pasaport işleri var. toplanması gitmesi var. diğer bi yandan, türker zaten eylül sonuna doğru basıp gidecek tee şubat'a kadar yok, 5 ay falan görmicem. şimdi bi de ben gidersem ekle onun üstüne de 3 ay, etti 8. türker zaten bugün gitti evine. onu da ancak havaalanında görürüm sonra bi daha şubata, belki şans eseri avrupada buluşma ihtimalimiz olur ama şimdiden hayali kurulacak bi şey değil o. neyse işte biraz sıkıldım diyeceğim odur. bugün de türker'i uğurladım geldim eve işte, şimdi oturdum kendimi çeviriye adadım ptesiye sınava götürülecek çeviriyi yapıyorum. başlayınca gidiyor körolmayasıca, nasıl da yapıyorum bi görseniz. işim buymuş işte böyle zamanlarda anlıyorum. allah belki başka bi vasıf da vermiştir başka bi yetenek ama henüz ben bilmediğim için şimdilik sadece tercüme hususunda iddialı olabilirim.

annemler de benden hevesliymiş yurtdışı mevzusunda ona çok şaşırdım.

neyse gidersek, her nereye gidersem gideyim feysbuka prag*budapeşte*viyana isimli bir albüm açacağım içiniz rahat olsun. bosna hersek falan çıksa bile yani hibeyi biriktirip gene gitmek lazım bi yerlere. neyse bak gene erken erken hayal kuruyorum. hem gidemem dayanamam diyorum hem 3 valiz kitap-dvd ile gelme hayali kuruyorum. olacak iş değil.

gece uzun, biraz daha çeviri yapmam lazım. sonra belki bi şeyler izlerim. ya da uyurum. yarın pazar. bütün gün evde pinek yapıcam iğrenç şortumla, ders çalışıcam yatıcam, kalkıcam yicem içicem çalışıcam yatıcam kalkıcam falan öyle.



ha-ya-let-ler-hiç-u-yu-maz-a-ra-mız-da-do-la-nır-lar.
sıkılınca bunu söylüyorum.

Pazar, Haziran 6

162

son postu yazalı baya olmuş. o gün çok boktan bi gündü de ondan öyle yazmışım, çok ağlamıştım, beynim haşlanmıştı güneşten, ayak parmakçıklarımın rengi değişmişti, bağrımda güneş lekeleri oluşmuştu falan.

bugün de hava öyle kapalı ki sormayın gitsin. istanbul'da 2 gündür yağışlı bir hava hakim. daha doğrusu dün gündüz bi bok yoktu. hatta öğlen vakti işim olduğu için üsküdar'a gittiydim de ikinci beyin haşlanmasını yaşadıydım. sonra işte bi koyverdi yağdı falan, bugün de gök gürlüyodu. bikaç gün daha böyleymiş hatta. biz de seda ilen evi yedik. sabah türker kahvaltıya geldi, bi posta tıkındık baya böyle. söylemesi ayıp kahvaltılar güzel oluyor yedikçe yiyoruz. sonra seda patates kızarttı, pul biberle yoğurda buladık yedik onu da. sonra da evdeki abur cubur çekmecesini istila ettik. ne bulursak ağzımıza sokuyoruz birazdan ayakkabılara falan davranıcam ondan korkuyorum. neyse ki akşam ettik sayılır. bir iki de bişiler okurum, iş güç var onları yaparım falan biter gün. sonra yarın pazartesi zaten 6. geleneksel mübarek final haftaları başlıyor. sonra da yine 6. geleneksel kutsal bütünleme haftaları başlayacak. şimdiden çok heyecanlıyım.

açıkçası yapacak iş çok. mesela çarşamba 3 sınavım var, normal şartlar altında 3ünden de kalırım çünkü sil baştan ispanyolca öğrenmeme imkan yok şu kısıtlı zaman içerisinde. ne de post rheme falan öğrenebilirim, ne de program geliştirme. ama kalmıcam büyük olasılık. çünkü sabahkinden hocanın insafı+sağdan soldan kopya, öğlenkinden alt sınıftan alınacak notlara göz atma+ağzımın laf yapmasıyla bir sayfa yazma, akşamkinden de çatır çatır kopyayla 50 alırım.


böyle de bi hayat işte.
şu an bana şeftali suyu ya da red bull getirenin kırk yıl kölesi olurum.