AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Pazartesi, Mart 9

9

egomun iplerini saldım.
ehe. sözlükler ne garip. sedat bey'in eline sağlık, belki de hayatımın kararmasına sebep olacak internet bağımlılığımdaki en büyük paya sahip oldu cehenneme gidecek ama yine de kızamıyorum. neyse. mevzu o değildi. sözlükler garip evet. aşağıya da iliştiriverdiğim yazıyı hak verirsiniz ki sadece buraya yazıp harcamadım. başka yerlere de iliştiriverdim. birinde yüceltmişler sağolsun, diğerinde ise kimsenin umrunda olmamış gibi. yani iyi-kötü hiçbir tepki yok. şaşıyorum böyle olunca. ya sözlük yazarlığı ve okurluğu yapan insan kitlesindeki son dönemde vuku bulan değişiklikler sebebiyle böyle uzun entryler iplenmiyor, ya da hassiktir lan sinema da neymiş diye düşünen ve çoğunluğu oluşturan bir güruh var. neyse, iplememeleri koyduğu için değil, cidden merakımı cezbettiği için yazıyorum. mesela öyle siktiriboktan entrylerime oy geliyor ki, ben de şaşıyorum. şarkı sözünü sanki ben yazdım a.k., oy veriyorlar. ulan tool'un şarkı sözlerini ben yazabilsem zaten sizle işim ne? giderim kendime beylerbeyi'nden yalı falan alırım, ssg'ye kendime özel sözlük açtırırım oraya yazarım. 3-5 tane de adam tutarım fırat gibi sıç bok desem bile oy verirler başucu eseri kaynar ortalık. ehehahe. abarttım. ama ilk cümlemle uyardıydım, bu yazı böyle keyiflik. neyse, sanırım sözleri bulduklarına seviniyorlar. insan işte anlamak zor. 

dahası, ben bu işi çok sevdim. film işini yani. şimdi çok boşa vakit harcadığım su götürmez bir gerçek. bu boş vakitleri nasıl faydalı hale getiririm dedim. düşündüm. kitap okumak ve film seyretmek dışında evde yapabileceğim faydalı aktivite yok. bu faydalı aktivite bana birikim de kazandırsın dedim. tamam, ikisi de birikim kazandırır şüphesiz. e geleceğe yönelik olsun dedim. orada işte yollar ayrıldı, benim rota filme döndü. kitap okuyorum ama, şu çok merak ettiğim ve insanların dilinden düşüremediği Bukowski'yi elime aldıktan sonra, sanırım okuduğum sayfa sayısı elimin parmaklarını geçmedi. neyse, Bukowski ve benzerleri hakkında atıp tutabilmek için önce tamamen okuyup net bi fikir edineceğim. sonra değinirim onlara. filmler, sinema. izleye izleye bi hal olduğum günler oldu, salonu terk etmeden 3 filmi artarda izledim aç bilaç gezdim falan. tüm bunların sonunda Allah'tan tek bişi istediğime karar verdim. şimdi biz okuyoruz büyük adam olucaz ya güya, benim öyle simultane çeviri de falan valla gözüm yok. olursa amenna, ama gözüm yüksekte değil cidden. nolur, yalvarırım, film çevirmeni olayım. altyazılarla, dublajlarla boğuşayım. gerekirse ömrüm geçsin onlarla razıyım. yeter ki şu güzelim filmleri izlemek hem zevk hem para getirsin. hatta işi ilerletip ütopik bir hayal olan senaristliğe kadar uzanayım, hadi o olmadı dergilere falan film eleştirisi yazayım. nolur lan. çok istiyorum. 

şimdi revolutionary road'u izleyecem. çevirisini hocam yaptı. kaltak karı ne para götürdü kim bilir, hem de romanı çevirdi. çok kıskanıyorum. hasetimden çatlayacağım adeta. ahdajhdkjashdf.

--

ha bi de, okul okuyoruz ya. üniversitede sınıf içinde lise seviyesinde insanların olması garip bi durum değildir. fakat o insanların sınıfın ortasında bu yönlerini ele verecek olan tartışmalara katılmaları ve "ay hiç çalışmadım napıcam bilmiyorum" geyiğiyle kirli çamaşırlarının ortaya dökülmelerini izlemek her okulda yaşanmıyordur heralde. ehaheah.

Hiç yorum yok: