AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Salı, Mart 3

3

Minimalizmin semalarında gezinen bu şablona baktıkça içim aydınlanıyor, fekat aynı zamanda da boşluktan boşluğa düşüyorum. Beyaz rengin gariplikleri işte. Saysam bitmez. Bi düşünün bak, nasıl zıt kutupların rengi olduğunu. Saymama gerek yok zaten hepsi sizin aklınıza gelir.

Bugün metrobüs açıldı ya, binmesem de sevinçle doldum anlatamam. Bir bayram havası, bir bayram havası sormayın gitsin. Pelin arkadaşımın coşkuyla durağına koşuşu, hatta sekişini ömrü billah unutamam. İstanbul ne hallere koydun bizi bak gör. Fakat tabii ki de, aşıkıyız. O ayrı. Sürekli acı çektiren, ama bir türlü kopulamayan sevgili mübarek. Sevgili ya.

Allah kimseleri açıkta, soğukta bırakmasın! Amin! Çekmeden anlamıyor insan.

1 aya kadar dibimde gezdireceğim ufak çaplı bir fotoğraf makinası geçiyor elime. Ondan sonra görün siz, burası panayır yerine döner. yuhaha.

Yüzümün Asya kıtasının kırmızılı turunculu fiziki haritasına dönmesi dışında bir sorunum yok gibi. İlk defa aldığım kararları bir Pazartesi uygulamaya başladım ve Salı günü sürdürdüm. Çok ilginç ama umut verici bir gelişme. Sebze ve meyve yiyerek, metresim 2.5 litrelik kolayı hayatımdan çıkararak başladım işe. Çıkaramadığım şey, kocam olan Türk kahvesi. Bugün ona da alternatif buldum, eve ilk defa Türk kahvesinden başka bir kahve soktum. Filtre kahve makinasıyla beraber geldi eve. Şimdi içiyorum. Götüm gibi afedersin. Töbe töbe. Yani nimet sonuçta sövmek de istemiyorum ama Türk kahvesini kim ürettiyse cennete gitsin direk. Geçiş yaptırsınlar, sırat köprüsünden metrobüsle geçsin inşallllaahhh!

Mp3ümdeki şarkı çemberini de bugün daraltıyorum. Tek klasörle idare edebildiğimi fark ettim bu sabah. Bi süre tek klasör kalsın bakalım. Doyalım şöyle.

La, la, la, la, la , la, la lie..

Hiç yorum yok: