AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Çarşamba, Mayıs 26

161

adaya gitmenin lüzumsuz bir aktivite olduğunu hep söylerim. piknik alanlarında sakin sakin ağaç altında yatmadığım sürece adaya gitmek benim için lüzumsuzdur. bugün, türker'e daha önce söz verdiğim için adaya gittim. hem de sevmediğim olana, büyükada'ya.

ne kadar beyaz biri olduğumu bilen bilir. bilenler gözünde daha iyi canlandıracaktır muhtemelen, şu an memleketimin şehitlerinin kanlarıyla boyanmış, üzerine dolunay vurmuş bayrağımıza benziyorum. gene yandım gene yandım. üstüne bir de ayak parmakçıklarım su topladı. ne için? ne uğruna? vay efendim ritüelmiş de, aya yorgiye çıkıyomuşsun mum yakıyomuşsun da, dilek dileniyomuş da, da da da. skerim böyle işi dedim. dedim itiraf ediyorum, büyük günaha da girdim muhtemelen ama yani bi dilek uğruna bayılmama lüzum yok bence. neyse yine dua falan ettim de onlar kabul olsa bari. çünkü o kadar küfürle gidilen yoldan da yolun sonundaki dilekten de hayır gelmez muhtemelen. şu an alev alıyorum, her yerimden ateş fışkırıyor. tek isteğim, yarın insan içine utanmaksızın çıkabilmek.

pazartesi akşamı mor ve ötesi konserine gittim ömrü hayatımda ilk defa. gidilirmiş, para da verilir böyle başka güzel yerde bulursanız gidin kaçırmayın. yeni albüme de çok bok atıyolar ama inanmayın o da iyi.

türker de bu mutlu günümüzde önümüzdeki ağustos erasmusla portekiz'e gideceğinin haberini verdi.

kısacası evlere şenlik bir gün. şimdi ben ferhunde'ye üzüldüm ona ağlıyorum. yazık o kadına da. arada da abuk subuk şeylere gülüyorum. her zamanki halim, ota boka gülüyorum.

bisiklet almak istiyorum. yazın havuza gidip yüzme öğrenmek istiyorum. stajı falan boşverdim, ona üzülemem. halim yok yani olmayan staja üzülemem. yapmam olur biter. o kadar marmara tercümanlığı bitiricem de, beni de aç bırakıcaklarsa yazıklar olsun.

bi de çay içtim mi benden güzeli yok.