AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI SEVERİM. BENDEN AKILLI İNSANLARLA KONUŞMAYI DAHA ÇOK SEVERİM.



Cumartesi, Mart 20

149

mesela bugün cumartesiydi, hava sıcaklığı normallerin üzerinde seyretti. gayet elverişli bir gündü keyifle geçirmek için. ben de mesela günün keyfini çıkarabilir, sonra eve gelip evde yapılması gereken şeyleri yapabilir güzel güzel günü bitirebilirdim. ne yaptım? sabah geç kalktım, çünkü dün gece geç yattım mal gibi. sonra DERSE gittim. 2 saat boyunca evinde tv karşısında örme yeleği ve pijamasıyla otururken aklına esmiş de, du bi üniversiteye gidip ders vereyim demişçesine ayağına pantolonunu geçirip gelmiş bi adamı dinledim. dinlediğim güruh içerisinde de, ayağına topuklu ve sivri burunlu ayakkabı giymiş, uzun kaşe paltoyla gezen milliyetçi ve aynı oranda isyankar, beni potansiyel bölücü ve kültür emperyalisti olarak gören (mütercim tercümanlık okuyoruz, hocalar ingilizceciler olarak hitap ediyor) bir eleman var. sonra çıkıyorum sıkıcı günlerimize azıcık şenlik gelsin diye festivale bilet almaya gidiyorum. koskoca bir kuyruk beni bekliyor. güzelim cumartesi günü orda allahın denyoları fink atarken, ben iki-üç film görecem diye sıra beklemek zorunda bırakılıyorum. neden? çünkü iksv de mal bi kurum olduğu için sistemleri işlemiyormuş düzgün, ve sıradakiler ayrıca mal olduğu için filmleri oracıkta gişe başında seçmeye kalkışmışlar, vesaire vesaire. hadi onu bırakıyorum, üstüne ekstra para bayılıp biletix denen lüzumsuzdan alıyoruz biletleri. sonra kös kös eve geliyorum, dışarıda da gezebilirim ama eve geliyorum. neden? ödev var, ev temizlenecek. geldim de noldu, oturdum internette biraz, 10 bireyin bulunduğu msn listesi komple oflayn. adamlar haklı insan böyle günde msnde olur mu? sonra işte türker ordaymış onla da iki satır konuşuyoruz konuşmuyoruz. sonra fark ediyorum ki, elimde mausumla oraya buraya tıklayarak hiçbir şey yapmıyorum. hadi diyorum bi film açayım. bayadır Morgan Freeman seyretmedim diye Invictus'a atlıyorum. o da Nelson Mandela falan olduğu için 1 saat geçince ben uyuklamaya başlıyorum tabii ki. çünkü önceden seyrettim ben Nelson Mandela filmi, sunum izledim, okudum bi şeyler falan. biliyorum abi yüzüncüye yine mi aynısı? kapatıyorum onu da götümü dönüp yatıyorum. şimdi sekiz buçuk saat. benim de karnım aç.

ben bu haftasonundan çok şey bekliyodum açık söyliyim. her zamanki gibi hiçbir şey olmadı. ne düşündüysem, ne planladıysam, ne istediysem olmadı, yapmadım. gittikçe kötüye giden bir tembellik hastalığına yakalanıyorum, yolum yol değil. öyle böyle değil. kolumu kaldırmak için param olsa adam tutarım. vallahi tutarım. beni yıkasınlar, giydirsinler, okula götürsünler getirsinler, yemeğimi hazırlasınlar, bulaşığımı yıkasınlar. hiçbirini, hiç ama hiçbirini yapmak istemiyorum. bunları başkaları yapsın ki ben sadece okula yetişeyim. annem babam hep diyor ya: tek işiniz okul, ondan da şikayet ediyosunuz. evet tek işim okul olsun da her şeyi yapayım ben de şikayet etmeden. yapmadım ama. yapamadım mı desem yapmadım mı desem bilmiyorum da, olmadı işte.

Hiç yorum yok: